#Ihmal

- Ihmal haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ihmal haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

BURSA’DA MAKAS ATAN ARAÇLI KAZANIN TUTANAĞI TEPKİ ÇEKTİ Haber

BURSA’DA MAKAS ATAN ARAÇLI KAZANIN TUTANAĞI TEPKİ ÇEKTİ

Bursa’da 29 Ocak 2025’te geçirdiği trafik kazasının ardından 44 gün yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren 30 yıllık aile hekimi ve 4 çocuk babası Dr. Erdal Hatipoğlu (60), 14 Mart Tıp Bayramı’nda hayatını kaybetti. Hatipoğlu’nun ailesi, hem kazaya sebep olan sürücü hem de hastanede yaşandığını iddia ettikleri ihmaller nedeniyle hukuk mücadelesi başlattı. Olay, Bursa'da 29 Ocak 2025’te merkez Osmangazi ilçesinde meydana geldi. Akşam saatlerinde 34 BM 5244 plakalı otomobiliyle otoyolda seyir halindeki Hatipoğlu şerit değiştirdiği esnada aracına, ’makas attığı ve süratle ilerlediği’ iddia edilen F.G. idaresindeki 16 F 3892 plakalı otomobil çarptı. Çarpışmanın etkisiyle kazaya karışan araçlar yol kenarındaki dinlenme tesisinin önüne sürüklendi. Kazanın ardından olayı gören çevredeki vatandaşların ihbarı üzerine jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. Olay yerinde yaralanan Hatipoğlu, Bursa Şehir Hastanesi’ne kaldırıldı. 44 gün boyunca yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren Dr. Hatipoğlu, 14 Mart Tıp Bayramı’nda hayatını kaybetti. Acı kaybın ardından Hatipoğlu ailesi, kazanın oluş şekline ve hastanedeki sürece ilişkin ciddi soru işaretleri bulunduğunu belirterek, hem kazaya karışan sürücünün hem de sağlık çalışanlarının sorumluluklarının araştırılmasını ve adaletin yerini bulmasını talep etti. Yoğun bakımdaki babalarını bırakıp otoparka koştular Kaza sonrası olay yerine gelen ekiplerin Erdal Hatipoğlu’na ait eşyaları, araçta bırakmalarından dolayı tedavide gerekli olan kimliğini alabilmek için yoğun bakımdaki babalarını bırakıp otoparka gittiklerini söyleyen Derya Tuna Hatipoğlu, "Olay otoyolda meydana geliyor. İş çıkışı saati olduğu için çok fazla araç yoğunluğu var. Biz karşı tarafın seyir ettiği hızı öğrenemedik, babama kaç km hızla çarptığını bilmiyoruz. Olay gerçekleştikten sonra babam geç de olsa Bursa Şehir Hastanesi’ne kaldırıldı. Kazanın ardından babamın bagajında kişisel eşyaları kalmış. Plakadan kimlik tespiti yapılamadı, bize haber verilmedi. Hastaneye gittiğimizde bizden babamın kimliği istendi. Aracımız kaza sonrası otoparka çekildiği için mağdur olduk. Babam yoğun bakım sürecindeyken otoparka gidip dilekçe yazdık, ardından babamın eşyalarını aldık. Ancak o zaman babamın kimliğini götürebildik" dedi. Bursa'da Arkadan süratle gelerek çarpan araca 0 kusur verildi Olayın görgü tanıklarına göre, F.G. hakimiyetindeki otomobilin sürat yaptığı ve makas atarak trafiği tehlikeye attığını kaydeden Hatipoğlu, "Kaza krokisinde hatalı bir çizim var. Araç şeridinde giderken tam önüne kırmış şeklinde görünüyor. Bize başka bir kamera kaydı verilmedi ama verilen kamera kaydında da anlaşılıyor ki araç sol şeritten orta şeride araçlar arasında makas atarak geçiyor. İş çıkış saatine göre oldukça süratli ve babama çarpıyor. Bize babamın yüzde yüz kusurlu olduğu söylendi. Bunun sebebini de şerit ihlali olduğunu söylediler. Karşı tarafın süratli gittiği ve makas attığına dair görüntü ve görgü tanıkları var. Görgü tanıklarını jandarma ve savcı dinlemedi. Bölge trafik ekiplerinin kaza tutanağında babam yüzde yüz kusurlu görüldüğü için kovuşturmaya gerek duyulmadı ‘mahkemeniz görülmeyecek’ dendi. Biz buna itirazlarda bulunduk ama itirazlarımız reddedildi. Üstelik bize ‘kovuşturmaya yer yoktur’ ibareli yazı geldi. Babama çarpan şahıs F.G. ifadesinde ‘çarptım ve aracım fırladı’ demiş olmasına rağmen bize gelen ifadede babam hakimiyetini kaybetmiş ve karşı tarafa çarpmış şeklinde yazılmış. Oysaki bu şahsın ifadesinde ve kamera kaydıyla çelişiyor. Bu tamamen anlamsız bir karar. İtirazlarımız hiçbir şekilde bunu değiştiremedi ve biz bunu anlayamıyoruz" şeklinde konuştu. Öte yandan 30 yıllık tıp doktoru Dr. Erdal Hatipoğlu’nun kaza tutanağına ilkokul mezunu olarak kaydedilmesi de dikkat çekti. Kazada boynu kırılan Hatipoğlu 7 saat acil serviste yoğun bakıma alınmayı bekledi Ambulansla gelmesine rağmen kendileri gelmeden müdahalede bulunulmadığını belirten Hatipoğlu, "Bize olay gerçekleştikten sonra 21.08’de babamın şahsi telefonundan jandarma ekipleri haber verdi. Bizlere bizim görevimiz değil biz insanlık namına yaptık denildi. Biz haberi alır almaz hastaneye gittiğimizde babamın sadece burun kanaması değil başka durumları da olduğunu gördük, babamın yüzü kanla kaplıydı. Biz olay gerçekleştikten bir buçuk saat sonra hastaneye vardık. Buna rağmen hiçbir şekilde MR çekilmemişti. Biz oradaki bir görevliyle birlikte MR çekimine götürdük. MR çekiminde babamın boyun kırığı olduğu tespit edildi. Babam acilde 7 saat boyunca bekledi, nefes alamıyorum diye çırpındı. Çok fazla acı çekiyordu ve hiçbir şekilde sakinleştirici uygulanmadı. 7 saatin sonunda babamı entübe etmeye karar verdiler. Babam 44 gün boyunca yoğun bakımda verdiği yaşam mücadelesinin ardından 14 Mart Tıp Bayramı’nda yaşam savaşını kaybetti" ifadelerini kullandı. Dr. Erdal Hatipoğlu (60) Aile adalet istiyor Kaza tutanağında ve hastanede yaşanan ihmallerin incelenmesini istediklerini söyleyen Hatipoğlu, "Burada bir sürü ihmal var. Kaza denilen katliam olayının tutanağında ihmaller var. Ambulansla gelen hastaya müdahale etmeyen doktorların, hemşirelerin ihmalleri var. Bunlar göz göre göre olan ve saatler süren ihmaller. Biz bunların titizlik ve hassasiyetle incelenmesi sonrası sorumluların yaptırımlara mükellef olmasını istiyoruz" dedi. Öte yandan, 30 yıllık aile hekimi Dr. Erdal Hatipoğlu’ndan geriye doğaya bıraktığı güvercinleri ve torunlarıyla birlikte çektiği videoları kaldı. Çektiği videolarda zamanının büyük bir kısmını eşi, kızları ve torunlarına ayırdığı görülen Hatipoğlu’nun evde besleyip büyüttüğü güvercinleri torunları ile birlikte doğaya saldığı anlar dikkat çekti.

KARTALKAYA SANIK DAVASINDA SKANDAL: "MÜVEKKİLİM GERİ ZEKALI" Haber

KARTALKAYA SANIK DAVASINDA SKANDAL: "MÜVEKKİLİM GERİ ZEKALI"

Muhasebe müdürü tutuklu sanık Kadir Özdemir'in avukatı Serbülent Baykan, mahkeme salonunda "Benim müvekkilim geri zekalı, hatır için avukatlığını yapıyorum" ifadelerini kullandı. 2024 yılının son günlerinde meydana gelen ve Türkiye’yi yasa boğan Kartalkaya’daki otel yangını, 78 kişinin yanarak can vermesiyle sonuçlanmıştı. Yangına ilişkin başlatılan soruşturma sonrası açılan davanın üçüncü duruşması üçüncü gününde devam ederken, skandal savunmalar ve çarpıcı ifadeler gündeme damgasını vurdu. AVUKAT MAHKEMEDE İSYAN ETTİ Sanıklardan Kadir Özdemir’in avukatı Serbülent Baykan, müvekkilinin kendisini beraat ettirmek istemediğini, hatta tahliye talep etmeyeceğini belirterek şu ifadeleri kullandı: “Benim müvekkilim geri zekalı. Bunu kendisine de söyledim. Hatır için avukatlığını yapıyorum. Bu oteli kim denetledi? Kültür ve Turizm Bakanlığı. Davlumbazın ısısı bile standartlarda belli. Sen bunlara bakmadan yedin, içtin.” Baykan, müvekkilinin Emir Aras’ın talimatıyla itfaiye raporunun iptali için başvurduğunu ve bu nedenle cezalandırılması gerektiğini söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu geri zekalı gidip biraz yatsın, aklı başına gelsin. Onun bunun vekaletini almasın.” SANIKLARA YÜZLERCE YIL HAPİS TALEBİ Savcılık mütalaasında, yangın faciasına ilişkin sanıklara olası kastla öldürme, yaralama ve mala zarar verme suçlarından toplam 1950 yıla kadar hapis cezası talep edildi. Otel sahibi Halit Ergül, genel müdür Emir Aras, Gazelle Otel Genel Müdürü Ahmet Demir ve muhasebe müdürü Kadir Özdemir başta olmak üzere çok sayıda sanık yargılanıyor. KAMU GÖREVLİLERİ DE YARGILANIYOR Yangında ihmal olduğu gerekçesiyle Bolu Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü yetkilileri, il özel idare yöneticileri ve bazı kamu görevlileri de sanıklar arasında yer alıyor. Bolu İl Özel İdare Genel Sekreteri Sırrı Köstereli savunmasında, kendisine tanımlanmamış bir görevin müfettişler tarafından dayatıldığını öne sürdü. Duruşmada birçok sanık, daha önce verdiği beyanlara katıldığını söylerken, bazıları ise tahliye taleplerini geri çekti. Yangın faciası davasının bir sonraki duruşmasında kararın çıkması bekleniyor.

52 KİŞİYE MEZAR OLAN YONCA SİTESİ'NİN DURUŞMASI GERÇEKLEŞTİ Haber

52 KİŞİYE MEZAR OLAN YONCA SİTESİ'NİN DURUŞMASI GERÇEKLEŞTİ

Osmaniye’de 6 Şubat 2023 depremlerinde yıkılan ve 52 kişinin hayatını kaybettiği Yonca Sitesi B Blok ile ilgili davanın 11. duruşması, Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Tutuksuz yargılanan müteahhit Ali Kale, savunmasında tüm sorumluluğun zemin etüdü yapılmadan ruhsat veren belediyeye ait olduğunu öne sürdü. "4 BİN DAİRE YAPTIM, SUÇ BENDE DEĞİL" Sanık müteahhit Ali Kale, 33 yıldır Osmaniye’de inşaat yaptığını belirterek, kendisini şu sözlerle savundu: "Bu şehirde 4 binin üzerinde konut yaptım. Eğer zemin etüdü yapılmadan ruhsat verilmişse, bu benim değil, ruhsatı veren kurumun sorumluluğudur." Mahkemeye sunulan bilirkişi raporlarında binanın mühendislik standartlarına uygun olmadığı belirtilmişti. BELEDİYE GÖREVLİLERİ DE YARGILANIYOR Dava kapsamında, Osmaniye Belediyesi İmar Müdürlüğü’nde görevli üç personel hakkında açılan dava da birleştirilmişti. Sanıklardan Hülya İnan, teknik yeterliliği olmadığını belirterek şu ifadeleri kullandı: "Sadece evrak kontrolü yaptım. Teknik açıdan lise mezunuyum, projeleri inceleme yetkim ve bilgim yok." Bir diğer belediye görevlisi Rahime İyi ise görev tanımının sadece belgeleri tamamlayıp teknik personele iletmek olduğunu belirtti. Her iki sanık da beraat talebinde bulundu. MÜŞTEKİ AVUKATLARI: "BU SADECE İHMAL DEĞİL" Depremde yakınlarını kaybeden ailelerin avukatları ise müteahhit ve belediye yetkililerinin ağır ihmali olduğunu belirterek, olayın "bilinçli taksir" değil, "olası kast" kapsamında değerlendirilmesini ve sanıkların en üst sınırdan cezalandırılmasını talep etti. Avukatlar, bilirkişi raporlarının 10 katlı bir yapının bu zemine inşa edilemeyeceğini açıkça ortaya koyduğunu vurguladı. MAHKEME YENİ RAPOR TALEBİNİ REDDETTİ Mahkeme heyeti, yeniden bilirkişi raporu alınması talebini reddetti. Henüz ifadesi alınmamış sanıkların dinlenmesine karar verildi. Dava, karar aşamasına gelmesi ihtimali nedeniyle 5 Ocak 2026 tarihine ertelendi.

MİNİK BERRA'NIN ÖLÜMÜNDE İHMAL İDDİASI Haber

MİNİK BERRA'NIN ÖLÜMÜNDE İHMAL İDDİASI

Kızlarının herhangi bir rahatsızlığının bulunmadığını iddia eden acılı anne Beyza Turan, "Berra yüzme bilmiyordu. Kreşten veli grubuna mesaj atılarak o gün kolluk konulmaması istendi. Kızımın herhangi rahatsızlığı yoktu. Boğularak hayatını kaybetti. Sorumlulardan şikayetçiyim" dedi. Baba İsmail Dizi ise kreşin denetlenmediğini iddia ederek, "Kızımın ölümünden sorumlu olanların tutuklu yargılanmasını istiyorum" diye konuştu Kızlarını kaybetmenin şokunu halen üzerlerinden atamayan acılı aile fertleri İHA'ya konuştu. Küçük kızın ölümüyle ilgili kreş çalışanlarını sorumlu tutup tutuklu yargılanmalarını isteyen, kızları Berra'nın sağlık probleminin bulunmadığını belirten acılı anne ve baba kızlarının boğularak öldüğünün hastane kayıtlarında mevcut olduğunu; havuzda nöbet geçirdiği iddialarının ise hiç bir şekilde gerçeği yansıtmadığını vurguladı. Ailenin şikayeti üzerine soruşturma başlatılan kreşin belediyeden aldığı yapı ruhsatında havuzun bulunmadığı, ruhsatsız olan havuza İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün faaliyet onayı verdiği ortaya çıktı. Edinilen bilgiye göre, olay geçtiğimiz ay İnegöl ilçesine bağlı Süleymaniye Mahallesi'ndeki özel bir kreşte saat 14.00 sularında yaşandı. Bir senedir aynı kreşte eğitim gören Berra Dizi, yaz tatiliyle birlikte aynı kreşte yaz okuluna devam etti. Berra 12 Ağustos 2025 tarihinde kreşte düzenlenen ve çocukların havuza girdiği etkinlikte boğuldu. Suda ne kadar kaldığı halen bilinmeyen Berra'yı sudan çıkaran kreş çalışanları ilk müdahalesini orada yapmak istedi. İhbar üzerine olay yerine gelen ambulansla İnegöl Devlet Hastanesi'ne kaldırılan minik kız oradan Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi. Yoğun bakıma alınan Berra Dizi'nin minik kalbi 7. günün sonuna durdu. Berra Dizi, İsaören Kent Mezarlığı'nda gözyaşları arasında toprağa verildi. Yaşadıkları acının şokunu bir ay sonra ilk kez İhlas Haber Ajansı muhabirine anlatan aile fertleri; acılarının büyük olduğunu dile getirdi. Aile fertleri, Berra'nın havuzda nöbet geçirdiği yönündeki kreşin beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, olayın suda boğulma olduğunun hastane kayıtlarında mevcut bulunduğunu ifade ettiler. Minik kalbi 7 gün dayanabildi Bursa'daki bir fabrikanın İK biriminde görev yapan baba İsmail Dizi(35) yaşadıkları acı olayı şu şekilde anlattı: "Ben Bursa'da çalışıyorum. Kızımın annesi Beyza Turan beni aradı kızımızın havale geçirdiğini söyledi. Ona kreşten öyle söylemişler. Ben İnegöl'e hastaneye vardığımda tomografi çekmişlerdi. Kızımın tomografideki halini gördüm. 1 saat sonra da Bursa Şevket Yılmaz Hastanesine sevk ettiler. Şevket Yılmaz Hastanesine getirildiğinde kızımın ciğerleri iflas etmişti. Kendi başına nefes alamıyordu. Beyninin arkasına ödem toplamıştı. Gözlerinin arkasına kadar ödem toplamıştı. Derisinin altında su ve hava boşlukları vardı. Boğulmadan kaynaklı vücudu komple şişmişti. Doktorların bize söylediği "durumu çok kritik her şeye hazırlıklı olmalısınız, ilk 24 saat çok önemli, daha sonra 72 saat daha sonrada bir haftalık süreci bekleyeceğiz" oldu. Berra 1 hafta yaşam mücadelesi verdi. Bu süreçte o minik kalbiyle çok savaştı. 7 gün sonrada vefat etti." Kızım 4 kişinin gözü önünde boğuldu 4 kişinin gözünün önünde küçük kızının göz göre göre boğulduğunu aktaran baba İsmail Dizi, "Çocuğumuzun suda ne kadar bir sürede kaldığı beli bile değil. Okulun bize söylediği 30 saniye. Fakat biz doktorlarla konuştuğumuzda 2 ila 5 dakika arasında bir suda kalma süresinin olabileceğini söylediler. Çocuğumuzun suda kalma süresi şuan net belli değil. 4 kişinin gözleri önünde belli olmayan bir süre zarfında suda kalmış" dedi. "Belediyenin ruhsat vermediği kaçak havuza ilçe milli eğitim faaliyet onayı vermiş" Olayın yaşanmasında okulun birden çok ihmalinin bulunduğuna dikkat çeken İsmail Dizi, "Havuz bir kere kaçaktır. Kaçak havuzda yüzme etkinliği düzenlenmiş. Kaçak olarak yapılan havuza İnegöl İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü faaliyet onayı vermiş. Neye dayanarak onay verdiği belli değil. İlçe Sağlık Müdürlüğü'nün denetimine tabi tutulması gereken havuza denetimlerin yapılıp yapılmadığı belli değil. Yönetmelikte çocuk havuzlarının yüksekliği 50 santimetre olması gerekiyor fakat okulun bilirkişi raporuna göre havuzun içerisi 91,5 cm yüksekliğinde su dolu. Durum böyleyken yüzme hocasının sertifikasının olup olmadığı belli değil. Çocuk havuzları yönetmeliğine göre can kurtaranın olması gereken yerde can kurtaran yok. Havuzun yan taraflarında simit kolluk gibi yüzme ekipmanları olması gerekirken bunlar bulunmuyor. Havuzun kenarları kaymaz malzemeden yapılması gerekirken bir çoğu kayan malzemeden yapılmış. Öğretmenin biri çocuğa müdahale etmeye giderken kayıp düşüyor. Güvenlik kameralarında bu mevcut. Şu anda konular savcılık tarafından araştırılıyor ve biz sorumlu kişilerin tutuklu yargılanmasını talep ettik. Fakat tutuklu yargılanmıyorlar" şeklinde konuştu Acılı anne kızı için adalet istedi Sağlık görevlisi olarak çalışan anne Beyza Turan(29) ise kızı Berra için adalet istedi. Sağlıkçı olarak olayla ilgili kafasında bir sürü soru olduğuna işaret eden Turan ise olayı şu şekilde anlattı. "Kızım sudan çıkarıldığında bana suni teneffüs yapıldığı söylendi. Daha öncesinde ise bir koordinatör öğretmen Berra'nın nöbet geçirdiğini söyledi. Kızımın herhangi bir nöbet geçmişi yada nöbet geçirebilecek bir hastalığının bulunmadığını karşı tarafa söylediğimde telefon kapandı. Hastaneye gittiğimde kızıma yüzme hocasının suni teneffüs yaptığını koordinatörden öğrendiğimde kızımın boğulduğunu anladım. O andan sonra zaten hastaneye gelen iki kişi de hastaneden kayboldu ve bir daha okuldan kimse ile iletişime geçmedik. Ben bu suni teneffüsün yetersiz olduğunu, suni teneffüsü yapan kişinin geçerli ilk yardım belgesinin olmadığını düşünüyorum. 112 acil sağlık ekiplerine yanlış bilgilendirilme yapıldığını tahmin ediyorum. Çok fazla ihmal var ve bu kadar ihmale rağmen bu okul halen açık ve eğitim öğretime devam etmekte. Ne zaman kapatılacak? Kaçak havuzun işletmesi ne zaman durdurulacak?" Berra ihmaller ve tedbirsizlikler yüzünden öldü Kızını en son gördüğünde entube edildiği için kucağına bile alamadığını aktaran acılı anne Beyza Turan, "Oysa ki sabah kızımı kreşe ben bıraktım. Ayrılırken "annecim seni çok seviyorum" dedi. Öptüm yanaklarından ve kızımı okula teslim ettim. Kızımdan geriye oyuncaklarıyla hayalleri kaldı. Odasının kapısı halen kilitli odasına giremiyorum. Eşyaları kendi nasıl bıraktıysa hala öyle duruyor. 4 yaşında olsa da çok temiz ve düzenli bir çocuktu. Gerçek olmayacağını bilsem bile bir gün kızım bana gelecekmiş gibi hissediyorum. Herkes evladına sarılırken ben her gün 4 - 5 kez mezarına gidiyorum ve toprakla karşılaşıyorum. Bu en ağırı benim için. Benim kızım hepimizin kalbine bir kelebek gibi kondu. Herkesin kalbinde büyük bir sevgi yaşattı ama maalesef ihmaller ve tedbirsizlikler yüzünden uçtu gitti, hayattan ayrıldı" dedi. "Okul kolluk getirmeyin dedi, kollukları takılı olsa Berra hayatta olacaktı" Kızı Berra'nın yüzme bilmediğini ancak buna rağmen okuldaki öğretmeninin veli grubundan mesaj atarak okula kolluksuz gönderilmesini istediğine dikkat çeken Beyza Turan "Berra'yı 3 yaşında kreşe yazdırdık. 1 yıldır kreşe gidiyordu. Okul bitince yaz okuluna gitmeye başladı. Yaz okulunda binicilik, yüzme ve jimnastik gibi etkinliklerin olacağı söylendi. Biz okulla bunun üzerine sözleşme imzaladık. Yüzme öğreteceklerini söylediler. Olaydan 2 gün önce Berra'nın sınıfından bir öğretmen veli grubundan mesaj atıp 12 Ağustos günü okula çocukları kolluksuz göndermemizi istedi. Bunun üzerine o gün kolluklarını yanına vermedik. Ne kolluk ne simit hiç bir şey yoktu çocukta. Daha önce hep kolluk kullanıyordu. Kızım daha suyun üzerinde bile duramıyordu. Kollukları takılı olsaydı bunlar yaşanmayacaktı" diye konuştu. Kaçak havuza faaliyet onayı vermişler Bu arada devam eden soruşturma kapsamında 4 yaşındaki Berra'nın hayatını kaybettiği kreş havuzu ile ilgili İnegöl Belediyesinin havuzun kaçak olduğunu belirten belgeleri savcılığa sunduğu, havuzun ruhsatının bulunmadığı öğrenildi. Yine savcılığın talebi üzerine İnegöl İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından gönderilen yazıda ise müdürlüğün imar ruhsatı olmayan havuzun yapımına faaliyet onayı verdiği ortaya çıktı. Öte yandan savcılığa sunulan dilekçede olaya tanık olan havuzun hemen yanında çim biçen bahçe görevlisi ile olay anında havuzda yüzen ve akşam evde annesine "Anne, Berra havuzda çırpındı, çırpındı, çırpındı, sonra Berra'yı havuzdan mosmor çıkardılar. Berra öldü" diyen Berra'nın kreş arkadaşından bahsedilerek ifadelerine başvurulması talep edildi. Ayrıca kamera kayıtlarından boğulma olayı sonrası Berra'ya suni teneffüs yaptığı görülen yüzme hocasının geçerli bir ilk yardım belgesinin olmadığı, anaokulunun mevzuat gereği alması gereken iş güvenliği önlemlerini almadığı, iş güvenliği uzmanına ve yapılması gereken risk değerlendirme raporlarına ulaşılamadığı belirtilerek bu konuların savcılık tarafından araştırılması istendi. Dilekçede, küçük kızın nöbet geçirdiği iddialarıyla ilgili olarak ise "Epilepsi iddiaları savcılığı farklı yöne yöneltme amacı ile şüpheliler tarafından uydurulmuştur. Şüpheliler 112 acil servis ekibini de yanlış yönlendirip olayı boğulma olarak değil, epilepsi nöbeti olarak kayıtlara geçmesini sağlamışlardır ifadelerine yer verildi. Ayrıca dilekçede farklı doktorlardan çocuğun epilepsi hastası olmadığına dair hazırlanan epikriz raporları ile olayın epilepsi değil boğulma olduğunu gösteren adli muayene raporuna da dikkat çekildi. İHA

ULUDAĞ'DAKİ OTEL YANGININDA CİDDİ İHMALLER Haber

ULUDAĞ'DAKİ OTEL YANGININDA CİDDİ İHMALLER

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Bursa İl Koordinasyon Kurulu, 27 Mart 2025’te Uludağ’da 3 kişinin hayatını kaybettiği Kervansaray Otel yangınına ilişkin inceleme raporunu yayımladı. Raporda, hem geçmiş hem de güncel yangın yönetmeliklerine göre yıllardır alınması gereken tedbirlerin alınmadığı ve ciddi ihmallerin bulunduğu vurgulandı. Rapora göre, yönetmelikte tanınan bir yıllık uyum süresinin üzerinden 23 ila 16 yıl geçmiş olmasına rağmen otelde yangına karşı hiçbir ilave veya iyileştirici tedbir hayata geçirilmediği, bina dış cephe kaplamasının yangını önleyici özellikte olmadığı, kaplama ile duvar arasındaki ısı yalıtımının yanıcı malzemeden yapıldığı tespit edildi. Ayrıca iç mekânlarda ise kolay alev alan ahşap lambri kaplamaların yoğun şekilde kullanıldığı vurgulandı. Raporda şu önemli eksikliklere de yer verildi; "Yangın anında hayati önem taşıyan kaçış yollarının ve merdivenlerin, yönetmelik şartlarını karşılamadığı, kaçış merdivenlerinde havalandırma ve basınçlandırma sistemi bulunmadığı, ana merdiven kovasının korunumsuz şekilde tüm bina boyunca devam ederek baca etkisi oluşturmuş. Benzer durumda olan tesisat şaftlarının da katlar arasında duman geçirmez olmadığı ve kapaklarının yanıcı lambri kaplama olduğu görüldüğü ve her iki durumun da dumanın hızla yayılmasına neden olduğu tespit edildi. Mutfaklarda ve söndürme sistemlerinde de büyük eksikler bulunan otelde; sprinkler sisteminin yatak sayısı 200’ü geçen yüksek binalarda zorunlu olmasına rağmen otelde tam korumaya sağlamak üzere tesis edilmediği gözlendiği belirtildi." TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulunun raporu, bu eksikliklerin yangının büyümesine ve ölümlere yol açtığını belirterek, etkin ve tarafsız denetim mekanizmalarının kurulması, mevcut mevzuatın titizlikle uygulanması ve yaptırımların caydırıcı hale getirilmesi çağrısında bulundu. İHA

ACILI AİLENİN 2 YILLIK HUKUK MÜCADELESİ Haber

ACILI AİLENİN 2 YILLIK HUKUK MÜCADELESİ

Bursa'dan Balıkesir'e çalışmak için giden 18 yaşındaki Bünyamin Balcı, sabah saatlerinde kendini kötü hissedince yürüyerek gittiği hastanede 2 saat içinde hayatını kaybetti. Ailesi, hastanede "müdahalede geç kalındığını" ve "yanlış ilaç uygulandığını" öne sürerek suç duyurusunda bulundu. Olayın üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen adalet arayışı sürerken, hastanenin el değiştirmesiyle sorumlulara ulaşılamayacağı endişesi büyüyor. Ailenin tek isteği adaletin yerini bulması için Sağlık Bakanlığı'ndan çıkacak soruşturma izni. Yürüyerek girdi, tabutu çıktı Bursa'nın Kestel ilçesinde yaşayan Bünyamin Balcı, çalışmak üzere gittiği Balıkesir'de 18 Ağustos 2023 sabahı kendini kötü hissedince saat 09.45 sıralarında yürüyerek Balıkesir Özel Sevgi Hastanesi'ne başvurdu. Yanında bulunan iş arkadaşı, Balcı'nın uzun süre bekletildiğini, müşahede odasında ilaç uygulandığını, ardından film çekimine götürülürken baygınlık geçirdiğini ve kalbinin durduğunu söyledi. Saat 11.30'da genç için ölüm belgesi düzenlendi. Hastane yetkilileri Balcı'nın hastaneye baygın geldiğini iddia etse de ortaya çıkan güvenlik kameraları görüntüleri iddiaları yalanladı. Adli Tıp: "Alerjik reaksiyon olabilir" Olayın ardından aile, 22 Eylül 2023'te hem Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığı'na hem de Balıkesir İl Sağlık Müdürlüğü'ne başvurdu. İl Sağlık Müdürlüğü, "ihmal bulunmadığı" gerekçesiyle dosyayı kapattı. Ancak 17 Şubat 2025 tarihli Adli Tıp İhtisas Kurulu raporunda, ölümün "kas içine uygulanan ağrı kesici ve kas gevşetici ilaçlara bağlı alerjik reaksiyon (anaflaksi)" sonucu meydana gelmiş olabileceği değerlendirildi. 2 yıl geçti, hastane el değiştirdi Rapordan sonra savcılık, 13 Mart 2025'te dosyayı Sağlık Bakanlığı Mesleki Sorumluluk Kurulu'na gönderdi. Ancak halen soruşturma izni çıkmadı. Bu süreçte hastane el değiştirirken, sorumlu olduğu iddia edilen birçok personelin görevden ayrıldığı öğrenildi. Aile endişeli: "Sorumlular tespit edilemeyecek" Acılı baba Serkan Balcı, "Oğlumuzun ölümünde ihmal ve kusur varsa sorumluların tespit edilmesini ve cezalandırılmasını istiyoruz. Hastanenin el değiştirmesiyle bu kişilere ulaşılamayacağından korkuyoruz. Her geçen gün acımız taze kalıyor" diyerek yetkililere çağrıda bulundu. İHA

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.