#Tarım Ve Orman Bakanlığı

- Tarım Ve Orman Bakanlığı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tarım Ve Orman Bakanlığı haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

BÖCEK AİLESİNİN ÖLÜMÜNDEKİ GİZEMLİ GAZ: FOSFİN NEDİR? Haber

BÖCEK AİLESİNİN ÖLÜMÜNDEKİ GİZEMLİ GAZ: FOSFİN NEDİR?

Rapora göre, ailenin ölümüne böcek ilacı zehirlenmesi, özellikle de fosfin gazı sebep oldu. FOSFİN GAZI NEDİR? Fosfin gazı (PH₃), alüminyum fosfit gibi maddelerin su ya da nemle teması sonucu ortaya çıkan, renksiz, kokusuz, yanıcı ve son derece toksik bir gazdır. Özellikle tarımsal depolarda tahıl, meyve ve sebzelerdeki zararlı organizmaları yok etmek için kullanılır. Ancak kapalı ortamlarda kullanıldığında çok düşük dozlarda dahi solunduğunda insan sağlığına ölümcül zararlar verebilir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre fosfin, hücresel solunumu durdurarak kısa sürede kalp ve solunum yetmezliğine yol açar. ZEHİRLENME BELİRTİLERİ NELERDİR? Fosfin gazına maruz kalan kişilerde şu belirtiler görülür: Şiddetli baş ağrısı Baş dönmesi Nefes darlığı, göğüs sıkışması Kanlı öksürük Mide bulantısı ve kusma Karın ağrısı, ishal Kalp ritim bozuklukları Çoklu organ yetmezliği Bu belirtiler, özellikle kapalı ve havalandırılmamış ortamlarda hızla ilerleyebilir ve ölümle sonuçlanabilir. KULLANIMI NEREDE YASALDIR, NEREDE DEĞİLDİR? Türkiye’de fosfin içeren alüminyum fosfit, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından bazı depolama alanlarında ruhsatlı olarak kullanılabilir. Ancak: Evlerde, otellerde, restoranlarda, işyerlerinde kullanımı yasaktır. Kullanımı yalnızca lisanslı ve yetkilendirilmiş kişiler tarafından yapılabilir. İlaçlama yapılan alanlar tamamen boşaltılmalı, işlem sonrası havalandırma süresi tamamlanmalıdır. UZMANLAR NE DİYOR? Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu Başkanı Dr. Nasır Nesanır, fosfinin “yalnızca profesyoneller tarafından, kontrollü alanlarda kullanılması” gerektiğini vurguluyor. Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Cavit Işık Yavuz ise bu maddenin halk sağlığı alanlarında kesinlikle yasak olduğunun altını çiziyor. NE OLMUŞTU? Böcek ailesi 9 Kasım’da İstanbul’a gelerek Fatih’teki bir otelde konaklamaya başladı. 12 Kasım’da mide bulantısı ve kusma şikayetleriyle hastaneye kaldırılan aile bireylerinden çocuklar aynı gün, anne 14 Kasım’da, baba ise 17 Kasım’da hayatını kaybetti. Otel odasında yapılan incelemelerde fosfin gazı tespit edildi, odadan alınan eşyalarda da kalıntılar bulundu. Yemeklerde ya da aile bireylerinin kanında zehir bulunmaması, zehirlenmenin solunum yoluyla gerçekleştiğini gösterdi. SORUŞTURMA DEVAM EDİYOR Olayla ilgili 11 kişi gözaltına alınırken, ilaçlama şirketi sahibi ve çalışanları da dahil olmak üzere 7 kişi tutuklandı. Otel mühürlendi, soruşturma ise çok yönlü olarak sürdürülüyor.

HÜKÜMETİN KOYMADIĞI TEŞHİSİ ABD TARIM BAKANLIĞI KOYDU Haber

HÜKÜMETİN KOYMADIĞI TEŞHİSİ ABD TARIM BAKANLIĞI KOYDU

ABD Tarım Bakanlığı'nın hazırladığı rapor, ülkemizdeki hayvancılığa ilişkin raporu gözler önüne serdi. Türkiye'de hayvancılık sektörü yıldan yıla kan kaybederken, sektörün sorunları görmezden geliniyor. Hükümetler et ihtiyacının karşılanması için ithalat yolunu seçerken ülkedeki besi hayvanı ve hayvancılıkla uğraşan ailelerin sayısı sürekli azalıyor. SORUNLAR ORTADA ÇÖZÜMLER NEDEN UYGULANMIYOR? Sorunlar üreticiler ve sektör temsilcileri tarafından yıllardır haykırılsa da çözüm üretilmiyor. Türkiye'de Tarım ve Orman Bakanlığı'nın ortaya koyamadığı teşhis ve tedavi yöntemini binlerce kilometre ötedeki ABD'den, ABD Tarım Bakanlığı koydu. BİZİM TARIM BAKANLIĞI'NIN GÖRMEDİĞİNİ ABD TARIM BAKANLIĞI GÖRÜYOR ABD Tarım Bakanlığı'nın "Türkiye: Hayvancılık ve Ürünleri Yıllık" raporunda Türkiye'nin, "verimsiz yerel üretim politikaları, zayıf hayvan sağlığı ve çiftlik yönetimi nedeniyle sürü sayılarının artırılmasına tarihsel olarak yardımcı olmayan besi sığırı ithalatına odaklandığı" belirtildi. 2026 yılında Türkiye'nin sığır envanterinin düşmesinin beklendiği vurgulanan açıklamada, "Bu düşüş, esas olarak yüksek kesim eğilimleri, yüksek üretim maliyetleri ve düşük karlılıktan kaynaklanmaktadır ve bu da çiftçileri sürülerini tasfiye etmeye yönlendirmektedir. Çiftçiler beklenen yüksek girdi ve üretim maliyetleri nedeniyle sürülerini tasfiye etmeye devam edecek" ifadesi kullanıldı. TÜRKİYE, ÜRETİME DEĞİL İTHALATA ODAKLANIYOR Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Birliği'ne göre Türkiye'de kişi başına et tüketiminin 51 kilograma ulaştığı aktarılan açıklamada, bu rakamın 22 kilogramının tavuk eti, 20 kilogramının sığır eti, 7 kilogramının koyun ve 2 kilogramının keçi etinden oluştuğu bildirildi. Bakanlık raporunda, et sektörü temsilcilerine göre kişi başına 20 kilogram sığır eti tüketiminin gerçekleri yansıtmadığına vurgu yapıldı. Raporda, Türkiye'nin erkek ve dişi besi sığırı ithalatına odaklandığına dikkat çekilerek, şunlar kaydedildi: "Ancak bu durum, verimsiz üretim politikaları ve zayıf hayvan sağlığı ve çiftlik yönetimi nedeniyle sürü sayısının artmasına tarihsel olarak yardımcı olmamış durumda. Tarım ve Orman Bakanlığı sürekli olarak yerli üretimi vurgularken, canlı hayvan ithalatıyla açık kapatılmaya çalışılıyor. Hammaddelerinin yüzde 60'ını ithal eden Türkiye, özellikle yem olmak üzere girdilerin yüksek maliyeti sorunu daha da kötüleştiriyor. Bu yıl artan sığır eti talebi, verimsiz süt ineği üretimi ve Haziran 2025'te şap hastalığıyla ilişkili çok sayıda kesim ve düşük doğum oranları nedeniyle sığır sayısının azalması bekleniyor." ÇARESİZ KALAN ÜRETİCİ DAMIZLIK HAYVANLARI KESMEK ZORUNDA KALIYOR Çiftçilerin, süt için yüksek girdi maliyetlerinden kaynaklanan mali kayıpları en aza indirme eğiliminde olduğu belirtilerek, "Sektöre göre, bu eğilim yalnızca mevcut hayvan sayısını azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda gelecekteki üretim kapasitesini de tehdit ederek kırmızı et ve süt arzında kıtlıklara yol açıyor. Uzmanlar, damızlık hayvanların kesiminin sektörün sürdürülebilirliği için en büyük risk olduğunu belirtiyor ve karlılık sorunlarının ele alınması gerektiğini vurguluyor" ifadesini kullanıldı. İTHALAT İLE BİRLİKTE FİYATLAR DA YÜKSELİYOR Ülkede zayıf çiftlik yönetimi nedeniyle yıllık buzağı kayıplarının yaklaşık 400 bin ila 500 bin olduğu aktarılan raporda, bu rakamın ithal edilen sığır sayısına neredeyse eşit olduğuna dikkat çekildi. Raporda, doğum sonrası ölüm oranının yüzde 10-15 civarında olduğu ve dünya ortalamasının çok üzerinde bulunduğu bildirildi. Türkiye'nin, 2024 yılında 788 milyon dolarlık ticaret hacmiyle dünyanın en büyük ikinci canlı hayvan ithalatçısı olduğu belirtilen raporda, "Türkiye, 2010 yılından bu yana canlı hayvan ithalatı yoluyla hayvan envanterini artırmak ve sığır eti fiyatlarını düzenlemek için çaba göstermektedir. Ancak sığır eti fiyatları önemli ölçüde artmaya devam etmektedir" ifadesine yer verildi. 2025 yılında şap hastalığı salgınları nedeniyle, üreticilerin hayvanlarını yaş veya sağlık durumuna bakılmaksızın kesime gönderdiği ve kesim fiyatları düşerek üreticiler için ekonomik kayıplara yol açtığı kaydedildi. (Rapora ilişkin haber kaynağı İHA - Azize Akpınar)

BURSA'DA ŞAP: 35 LİTRE SÜT VERİMİ 1 BARDAĞA DÜŞTÜ Haber

BURSA'DA ŞAP: 35 LİTRE SÜT VERİMİ 1 BARDAĞA DÜŞTÜ

Bursa'da şap hastalığı üreticiyi mağdur etti. Besicilerin anlattıklarına göre durum vahim. Bursa'nın Yenişehir ilçesinde şap hastalığı yüzünden mağdur olan besicilerden İbrahim Avşar, bir sığırının günlük 35 litre olan süt veriminin bir çay bardağına düştüğünü söyledi. İlçenin Marmaracık Mahallesi'nde besicilik yapan Avşar, 43 yaşında olduğunu ve babadan kalma yetiştiricilik yaptığını anlattı.Hayatında ilk kez böyle bir hastalık gördüğünü dile getiren Avşar, "Devlet bile bakanlık bile baş edemedi biz nasıl mücadele edelim." dedi. KOYUNLARIMIN 40'I YÜRÜYEMEZ OLDU Avşar, 17 büyükbaş ve 150 küçükbaşıyla hayvancılık yaptığını belirterek, "Sığırlarımdan ikisinden günlük 35'er kilogram süt sağıyordum. Birisi günlük 1,5 kilograma, diğeri bir çay bardağına düştü. Bir buzağım hastalık nedeniyle öldü. Koyunlarımdan 40'ı yürüyemez oldu. Neresinden tutsanız hepsi zarar" diye konuştu. KREDİ İLE HAYVANCILIK YAPARKEN BİR DE ŞAP VURDU Krediyle tarım ve hayvancılık yaptığını, yakın zamanda traktör aldığını ifade eden Avşar, koyunlarının kuzu atması durumunda borçlarını ödeyemeyeceğini ve batacağını söyledi. Yenişehir Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Suat Öztürk, şap hastalığının köylerde yaygın olduğunu vurgulayarak. ilk doz aşıların yapıldığını ancak ikinci dozlarda yaşanan gecikme nedeniyle etkisinin az olduğunu kaydetti. ÖLEN ÖLÜYOR, ÖLMEYENİ ÖLMEKTEN BETER EDİYOR Şap hastalığı nedeniyle buzağı ölümleri yaşandığını anlatan Öztürk, şöyle devam etti: "Karaköy mahallesinde bir üreticinin 10 buzağısının öldüğünü duyduk. Yavru atmaları oluyor, üzülerek duyuyoruz. Memelerde ve ağızlarda yaralar, ayaklarda yaralar hayvanlarda ciddi sorunlara yol açıyor. Hayvanları öldürmüyor ama ölmekten beter ediyor. Bir hafta 10 gün hayvana epey sıkıntı yaşatıyor. Üreticiler hayvanlarını hastalık gelecek korkusuyla sattılar. Sütten kesilenleri sattılar. Pandemi hayvancılığa ciddi oranda hasar verdi." BAKANLIK HASTAĞIN KONTROL ALTINA ALINDIĞINI AÇIKLAMIŞTI Tarım ve Orman Bakanlığı, Ağustos ayında yaptığı açıklamada şap hastalığı kaynaklı hayvan hareketlerinin kısıtlandığı ve pazarların kapatıldığı süreçte Şap Enstitüsü tarafından 12 milyon 450 bin doz aşı üretildiğini duyurmuştu. Bakanlık açıklamasında şu ifadeler yer vermişti: "Ülkemizde 1965 yılından bu yana ilk kez görülen şap hastalığı serotipi SAT-1’e karşı Bakanlık olarak hızlıca harekete geçilmiş, Şap Enstitümüz tarafından bu yeni serotipe yönelik etkili aşı kısa sürede üretilmiştir. Hastalığın yayılımını engellemek amacıyla ülke genelinde hayvan hareketleri kısıtlanmış, hayvan pazarları tedbiren kapatılmıştır. Bu süreçte, Şap Enstitüsü tarafından üretilen 12 milyon 450 bin doz aşı sahaya sevk edilmiştir. Ağustos ayı sonuna kadar bu rakam 13 milyon 750 bine çıkacaktır. Aşılama çalışmaları ve alınan tedbirler sayesinde hastalığın yayılımı büyük ölçüde kontrol altına alınmış, hayvan pazarlarının açılma süreci başlamıştır.

DELİ DANA HASTALIĞI NEDİR, BELİRTİLERİ NELER? NASIL BULAŞIR? Haber

DELİ DANA HASTALIĞI NEDİR, BELİRTİLERİ NELER? NASIL BULAŞIR?

Ankara’da bir hastada Deli Dana tespit edilmesinin ardından Bolu’da da benzer bir bulguya rastlandı. Sağlık yetkilileri alarm durumuna geçerken, uzmanlar vatandaşları et tüketimi konusunda uyardı. DELİ DANA HASTALIĞI NEDİR? Tıbbi adıyla Creutzfeldt-Jakob Hastalığı (CJD), beyinde prion adı verilen anormal proteinlerin birikmesi sonucu ortaya çıkan, sinir sistemini hedef alan nadir ve ölümcül bir hastalıktır. Bu proteinler, beyin hücrelerini tahrip ederek hızla ilerleyen nörolojik bozukluklara neden olur. BELİRTİLERİ NELERDİR? Deli dana hastalığı, erken dönem ve ileri evre belirtilerle kendini gösteriyor. ERKEN DÖNEM BELİRTİLERİ: Kişilik değişiklikleri, depresyon ve anksiyete Hafıza sorunları ve dikkat eksikliği Kaslarda seğirme ve kontrolsüz hareketler Denge bozukluğu ve baş dönmesi Uyku düzensizlikleri İLERİ AŞAMA BELİRTİLERİ: Konuşma ve yürüme zorlukları Görme kaybı, çift görme Kas sertliği, bilinç bulanıklığı Nöbetler, koma ve bitkisel hayata geçiş NASIL BULAŞIR? Uzmanlara göre hastalık insandan insana doğrudan bulaşmaz. Ancak, bulaşıcı hayvansal ürünlerin tüketimi önemli bir risk faktörüdür. RİSK OLUŞTURAN DURUMLAR: Hasta hayvanlardan elde edilen et ve et ürünleri Hijyenik olmayan kesim yerlerinden alışveriş Veteriner kontrolünden geçmemiş hayvansal ürünler Tıbbi cihazlarla bulaş (nadir) SAĞLIK BAKANLIĞI VE UZMANLARDAN KRİTİK UYARILAR Bolu’da bildirilen son vakanın ardından, Sağlık Bakanlığı ekipleri bölgedeki gıda zincirlerini ve et üretim süreçlerini incelemeye aldı. Halk sağlığı uzmanları, vatandaşlara şu uyarılarda bulundu: ✅ Et ürünlerini tam pişirerek tüketin ✅ Ürünlerin menşeine ve üretici iznine dikkat edin ✅ Kayıt dışı veya sokak kesimi yapılan etlerden uzak durun ✅ Market ve kasap alışverişlerinde Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı onaylı ürünleri tercih edin TÜRKİYE'DE DELİ DANA RİSKİ NE KADAR YÜKSEK? Türkiye’de deli dana vakası oldukça nadir görülse de, gıda güvenliği zincirindeki ihlaller, olası riskleri artırabiliyor. Daha önce bazı Avrupa ülkelerinde büyük çaplı salgınlara neden olan hastalık, kontrolsüz hayvan ithalatı ve kaçak kesimlerle insan sağlığını tehdit edebiliyor. VATANDAŞLAR ENDİŞELİ: “ET ALIRKEN KORKAR OLDUK” Son vakaların ardından özellikle kırmızı et tüketen vatandaşlar sosyal medyada endişelerini dile getirdi. Birçok kullanıcı, market alışverişlerinde menşe, parti numarası ve üretici bilgisi sorgulamasına başladığını ifade etti. YETKİLİLERDEN AÇIKLAMA BEKLENİYOR Sağlık Bakanlığı'nın ve Tarım ve Orman Bakanlığı'nın, konuyla ilgili kapsamlı bir açıklama yapması bekleniyor. Soruşturmanın sonucu ve laboratuvar bulguları netleştikçe, resmî bilgilendirmeler kamuoyuyla paylaşılacak.

PANCAR ÜRETİMİ DÜŞTÜ AMA SORUN BEKLENMİYOR Haber

PANCAR ÜRETİMİ DÜŞTÜ AMA SORUN BEKLENMİYOR

TÜİK'e göre bu yıl pancar üretimi yüzde 6,5 rekolte düşüşüyle 21,5 milyon tona gerileyecek ancak sahadaki ve tarladaki durum üretimin daha da az olacağını gösteriyor. Özellikle sıcak geçen bir yaz ve yağışsızlık daha ciddi verim kayıplarına yol açacak. Pancar Şekeri Üreticileri Derneği Başkanı Orhan Can, katıldığı bir programda, iklimle ilgili sorunlar olduğunu belirterek, kuraklık ve aşırı sıcakların verimi olumsuz etkilediğini söyledi. Üretimdeki azalışa rağmen 2025-2026 döneminde şeker arzıyla ilgili herhangi bir sorun çıkmayacağını dile getiren Can, "Sektör paydaşlarından aldığımız bilgilere göre arz sorunu yaşamayacağız." dedi. Asıl sorunun, üzerinde durulması gereken konunun kayıt dışılık olduğuna dikkati çeken Can, "Şekerin yerine geçebilecek ikame edilebilecek tatlandırıcılar şekerin yerine ikame edildiği zaman hem sektörün geleceği hem de halk sağlığı açısından büyük tehdit. Gıda kodeksiyle, kanuni düzenleme ve etkin denetimle bunun önüne geçilebilir." diye konuştu. Tarım ve Orman Bakanlığı Şeker Dairesi Başkanı Mümtaz Sinan da şeker ihtiyacının tamamen yurt içinden karşılandığını dile getirerek, "Şeker stok fazlalığı dolayısıyla 2025 mayıstan itibaren dahilde işleme rejimi kapsamında şeker ithalatı durduruldu. Beklentimiz pancar rekoltesinde düşüş olacak. Geçmişten gelen 560 bin ton stok şekerin varlığı dolayısıyla, piyasada herhangi bir dalgalanma ya da arz sorunu beklemiyoruz" ifadesini kullandı.

EKMEK İSRAFININ BOYUTLARI KORKUTUCU Haber

EKMEK İSRAFININ BOYUTLARI KORKUTUCU

Ekmek israfının boyutlarını Gıda Mühendisi Sibel Tokat anlattı. Tokat, 1 yılda israf edilen ekmekle 500 okul yapılabileceğine dikkat çekti. Nilüfer Belediyesi ve Gıda Mühendisleri Odası iş birliğiyle düzenlenen 'Gıda Etiketi Okuryazarlığı Söyleşisi'nde konuşan Gıda Mühendisi Sibel Tokat, "En basitinden ülkemizde bir yılda israf edilen ekmekle 500 okul yapılabiliyor. Gıdanın çöpe gitmemesi için elimizden geleni yapmalıyız" dedi. Nilüfer Belediyesi ile TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şubesi iş birliğinde, güvenli beslenme ve sağlıklı nesiller için farkındalık oluşturmak için gerçekleştirilen 'Sağlıklı Gıda Şenliği', bir söyleşiyle sona erdi. Nilüfer Pancar Deposu’ndaki etkinlikte Sibel Tokat, "Gıda Etiketi Okuryazarlığı" konulu bir sunum yaptı. Etkinliğe Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Emre Karagöz de katıldı. Tokat, dünyada ve Türkiye’de artan gıda israfına dikkat çekti. Bu yılki "Daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir gelecek için el ele" sloganını hatırlatarak, herkesin bu sürecin önemli bir parçası olduğuna vurgu yaptı. Gıda israfının basit adımlarla önlenebileceğini belirten Tokat, "Ülkemizde bir yılda israf edilen ekmekle 500 okul yapılabiliyor. Ekmeğimizi israf etmemeliyiz, şekli bozuk meyve ve sebzelere de şans vermeliyiz. Gıdanın çöpe gitmemesi için elimizden geleni yapmalıyız" diye konuştu. Dünya açlık ve obeziteyle mücadele ederken, "gıdaya sahip çıkmanın" önemine değinen Tokat, alışveriş yaparken ürün etiketlerinde dikkat edilmesi gereken bilgileri de paylaştı. Mevzuata göre menşei, içindekiler, son tüketim tarihi ve tavsiye edilen tüketim tarihi gibi bilgilerin mutlaka etiketlerde yer alması gerektiğini vurgulayan Tokat, ayrıca tüketicilerin Tarım ve Orman Bakanlığı’nın "guvenilirgida.tarimorman.gov.tr" adresi üzerinden markaların güvenilirliğini sorgulayabileceklerini hatırlattı.

BURSA SUYU MODERN TESİSLERDE ARITILIYOR Haber

BURSA SUYU MODERN TESİSLERDE ARITILIYOR

Bursa Büyükşehir Belediyesi, Doğancı ve Çınarcık barajlarından gelen suyu, BUSKİ’ye bağlı Dobruca İçme Suyu Arıtma Tesisi'nde ileri düzey fiziksel, kimyasal ve biyolojik arıtma işlemlerinden geçirerek ulusal ve uluslararası standartlara uygun hale getirdikten sonra Bursalıların kullanımına sunuyor. İÇME SUYU ARITMA TESİSİNDE TİTİZ ÇALIŞMA Kentte yaşam kalitesini artırmak için çalışmalarını hızlandıran Bursa Büyükşehir Belediyesi, iklim değişikliği neticesinde ortaya çıkan kuraklık sonucu su kaynaklarının azalması ve baraj doluluk oranlarının kritik seviyeye düşmesi sebebiyle de gerekli tedbirleri almaya devam ediyor. BUSKİ Genel Müdürlüğü ekipleri, her gün metreküplerce suyun ulaştığı Dobruca İçme Suyu Arıtma Tesisi’nde titiz bir çalışma yürütüyor. ULUSAL VE ULUSLARARASI KRİTERLER UYGULANIYOR Dünya Sağlık Örgütü’nün, Sağlık Bakanlığı’nın ve Tarım ve Orman Bakanlığı’nın belirlediği kriterlerin büyük dikkatle uygulandığı tesiste, birçok ileri düzey fiziksel, kimyasal ve biyolojik arıtma işlemleri yürütülüyor. Tesislerde arıtılan ve sürekli örnek alınan su, şehre dağıtımı yapılmadan önce modern laboratuvar ortamında birçok testten geçirilerek analiz ediliyor. RİSKLER OLUŞMADAN ÖNLENİYOR Tesisin arıtma sürecinde su, önce kaba ve ince ızgaralardan geçirilerek fiziksel kirliliklerden arındırılıyor. Ardından kimyasal çöktürme, filtrasyon ve dezenfeksiyon aşamalarıyla suyun içme suyu standartlarına ulaşması sağlanıyor. Bu süreçte kullanılan otomasyon sistemleri sayesinde tüm işlemler anlık olarak izleniyor. Olabilecek riskler daha oluşmadan önleniyor. ÇEVREYE DUYARLI YAKLAŞIM Dobruca İçme Suyu Arıtma Tesisi, sadece içme suyu kalitesiyle değil, çevreye duyarlı yaklaşımıyla da örnek oluyor. Enerji verimliliğini artırmak amacıyla yenilenebilir enerji kaynaklarının ve modern otomasyon teknolojilerinin kullanıldığı tesiste, hem işletme maliyetleri düşürülüyor hem de çevresel sürdürülebilirlik sağlanıyor. YATIRIMLAR SÜRÜYOR Bursa Büyükşehir Belediyesi, kentin artan nüfusu ve iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkilerini göz önünde bulundurarak uzun vadeli su yönetimi stratejilerini de devreye alıyor. Bu kapsamda suyun tasarruflu kullanımı, kayıp-kaçak oranlarının azaltılması ve altyapının güçlendirilmesine yönelik yatırımlar da sürdürülüyor. 7/24 ESASIYLA SÜREÇ TAKİP EDİLİYOR BUSKİ ekipleri, suyun şebeke boyunca kalitesini korumak amacıyla düzenli hat temizliği, basınç kontrolü ve numune analizleri yapıyor. Vatandaşların musluklarından akan suyun güvenle içilebilir olmasını sağlamak için tüm süreçler 7 gün 24 saat esasına göre takip ediliyor. Suyun yalnızca bugünün değil, geleceğin de en değerli kaynağı olduğu bilinciyle hareket eden Büyükşehir Belediyesi, Dobruca İçme Suyu Arıtma Tesisi başta olmak üzere kent genelindeki tüm arıtma tesislerinde çevreye duyarlı, sürdürülebilir ve yenilikçi uygulamaları hayata geçirmeye devam ediyor.

BAKANLIK SAHAYA 12 MİLYON 450 BİN DOZ AŞI SÜRDÜ Haber

BAKANLIK SAHAYA 12 MİLYON 450 BİN DOZ AŞI SÜRDÜ

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın resmi sosyal medya hesabından, şap hastalığı serotipi SAT-1 ile ilgili paylaşım yapıldı. Bakanlık, Şap Enstitüsü tarafından yeni serotipe karşı aşının kısa sürede üretildiğini ve enstitü tarafından 12 milyon 450 bin doz aşının sahaya sevk edildiğini açıkladı. "Şap Enstitüsü, 12 milyon 450 bin doz aşıyı sahaya sevk etti" Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Ülkemizde 1965 yılından bu yana ilk kez görülen şap hastalığı serotipi SAT-1’e karşı Bakanlık olarak hızlıca harekete geçilmiş, Şap Enstitümüz tarafından bu yeni serotipe yönelik etkili aşı kısa sürede üretilmiştir. Hastalığın yayılımını engellemek amacıyla ülke genelinde hayvan hareketleri kısıtlanmış, hayvan pazarları tedbiren kapatılmıştır. Bu süreçte, Şap Enstitüsü tarafından üretilen 12 milyon 450 bin doz aşı sahaya sevk edilmiştir. Ağustos ayı sonuna kadar bu rakam 13 milyon 750 bine çıkacaktır. Aşılama çalışmaları ve alınan tedbirler sayesinde hastalığın yayılımı büyük ölçüde kontrol altına alınmış, hayvan pazarlarının açılma süreci başlamıştır. Bu kapsamda, aşılama oranı yüzde 85’in üzerine çıkan Hakkari ve Van ile Edirne, İstanbul, Tekirdağ, Çanakkale ve Kırklareli illerinde hayvan pazarları geçen hafta yeniden açılmıştır." Yüzde 85’in üzerinde aşılama oranı Bakanlık, aşılama oranının yüzde 85’in üzerine çıktığı Çorum, Çankırı, Niğde, Aksaray, Nevşehir, Kırşehir, Yozgat, Kırıkkale, Ankara, Amasya, Bolu, Düzce, Zonguldak, Bartın, Karabük, Kastamonu ve Sinop’ta da bu hafta başından itibaren hayvan pazarlarının yeniden açıldığını duyurdu. "Hayvancılığının geleceğini korumak adına faaliyetlerimiz sürdürülecektir" Toplam 24 ilde bulunan hayvan pazarlarının yeniden aktif edildiği belirtilen açıklamada, "Aşılamadaki başarı oranlarının artmasıyla birlikte, diğer illerdeki hayvan pazarlarının da kademeli olarak açılması sağlanacaktır. Bakanlık olarak, hayvan hastalıklarıyla mücadele çalışmalarımız aralıksız devam edecek; üreticilerimizin emeğini, ülkemiz hayvancılığının geleceğini korumak adına sahadaki tüm faaliyetlerimiz etkin bir şekilde sürdürülecektir. Bu süreçte bazı çevrelerce ortaya atılan; şap aşısının hastalığı yaydığı, aşının etkisiz olduğu, hastalık nedeniyle et ve süt fiyatlarının artacağı, kırmızı et tedariğinin biteceği yönündeki iddialar asılsızdır ve bilinçli bir dezenformasyonun ürünüdür" ifadeleri yer aldı. İHA

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.