MONDROS MÜTAREKESİ: 30 EKİM 1918

Yazının Giriş Tarihi: 30.10.2025 14:34
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.10.2025 14:39

1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşına, Osmanlı Devleti istemeyerek de olsa girmiş, Çanakkale dışında hiçbir cephede varlık gösteremeden, Vatanlarca toprak kaybetmiş, yüz binlerce askerini yitirmiş ve nüfusunun yarıdan çoğunu da sınırları dışında bırakarak yenilgiyi kabul etmiştir…

Osmanlı Devleti, savaşı bırakma kararı verince, İtilaf devletlerine başvurdu.

24 EKİM 1918 günü Bahriye Nazırı Rauf Orbay başkanlığında, Hariciye Nezareti Müsteşarı Reşat Hikmet Bey ve Kurmay Yarbay Sadullah Beyden oluşan bir delegasyon; Limni adasının Mondros limanında ki Agamemnon Savaş Gemisinde silahları bırakmak için görüşmelere başladı.

İtilaf devletleri adına tek yetkili İngiliz Amirali Coltrope idi.

30 Ekim 1918 günü Mondros Mütarekesi imzalandı. (Padişah Delege olarak, Damat Ferit Paşa’yı göndermek istemişti ancak Hükümet karşı çıkmıştı.)

Mütareke uyarınca; orduları dağıtılmış, silahlar toplanmaya başlanmıştır, Donanma gözaltına alınıp, ulaştırma ve haberleşme kurumlarına el konulmuştur. 337.000 asker terhis edilmiştir.

Mütarekeden hemen bir gün sonra Anadolu’da işgaller başlamıştır.

OSMANLI DEVLETİNİN EGEMENLİK HAKLARINI SINIRLAYAN HÜKÜMLER:

1. Boğazlar hemen açılacak.

2. İtilaf devletleri, güvenliklerini tehdit eden bir durumla karşılaşırlarsa istedikleri yerleri işgal edebileceklerdi. (madde.7)

3. Doğudaki altı ilde (Ermenistan’a bıkılması düşünülen bölge); [Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ ve Sivas] karışıklık çıkarsa İtilaf devletleri oraları da işgal edebilecekler.

4. Ülkedeki tüm haberleşme faaliyetleri itilaf devletlerinin denetimi altına girecektir.

5. Kars, Ardahan ve Batum’dan Türk askeri çekilerek terk edilecek.

ASKERİ HÜKÜMLER

1. Asayişi sağlamak için gerekli (50 bin)asker dışında Osmanlı orduları terhis edilecek.

2. Boğazlardaki müstahkem mevkiler işgal edilecek.

3. Tüm savaş gemilerine, cephanelere, toplara ve diğer silahlara el konulacak.

4. Osmanlı elindeki tüm esirler (Ermeniler dahil) derhal salınacak.

5. Brest-litovks barışından sonra İran’a ve Kafkasya’ya giren Osmanlı birlikleri derhal geriye çağrılıp dağıtılacak.

6. Anadolu dışında bulunan diğer Osmanlı askerleri de karşılarındaki İtilaf devletleri komutanlarına teslim (terhis değil teslim) olacaklardır.

EKONOMİK HÜKÜMLER

1. Ülkenin tüm limanlarından itilaf devletleri yararlanacaklar.

2. Kömür ve petrol yatakları ile benzeri önemli kaynaklar; İtilaf devletlerinin ihtiyaçlarına (Osmanlının ihtiyaçları karşılandıktan sonra) bedava tahsis edilecektir.

3. Demiryolları denetim altıda olacaktır.

Görüldüğü gibi, Bir ateşkes anlaşmasından çok kayıtsız şartsız teslim belgesi olan Mondros mütarekesi Ülkenin paylaşılması için gereken tüm öğeleri taşımaktaydı.

MONDROS MÜTAREKESİNİN ÖNEMİ VE DEVLETİN ÇÖKÜŞÜ

Osmanlı Devleti; Birinci Dünya Savaşına 22 milyon nüfus ve 1.700.000 kilometre kare toprakla girmişti. Savaş sonunda toprağının bir milyon kilometre karesini on milyondan fazlada nüfusunu sınırlarının dışında bırakmıştı.

Geriye türdeş olmayan, topluluktan ayrılmaya hazır unsurlardan ve Türk çoğunluğundan oluşmuş en çok 12 milyonluk bir topluluk kalıyordu.

Yoksulluk, yorgunluk, imkânsızlık yanında, kalan bu nüfusu da etkileyen; verem, sıtma, frengi gibi önlenmesi zor bulaşıcı hastalıklar da yaygındı. Bunlar yanında Halk, moral yönünden çökmüş, milli şuur da zayıflamıştı.

Anadolu’da; Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar kalmıştı. Maddi kaynaklar tükenmişti. İnsanların ihtiyacı olan malzemelerin Anadolu’ya taşınabilmesi ancak Konya-Bağdat demiryolu ve İstanbul’dan başlayan Haydarpaşa-Bağdat demiryolu üzerinden yapılabiliyordu.

Haydarpaşa-Bağdat Demiryolu üzerinde çalışabilecek 50 lokomotif kalmıştı. Bu araçları çalıştırabilecek yakıtı bulmak da sorundu.

Ulaşım at, deve ve kağnılarla yapılıyordu.

Kışın hayvanlar açlıktan kırılmaktaydı.

Birinci Dünya Savaşı sırasında işgale uğramış Anadolu toprakları çok kötü durumda idi.

Avrupalılara göre Anadolu; dullar ve yetimler ülkesi gibi idi.

Savaş boyunca zor koşullarda savaşmış ordu, hep görevini yapmış ve bütün fedakârlıklarda bulunmuş, ancak savaşın ağırlaşan koşulları ordunun çözülmesine yol açmıştı.

Ordudaki firarlar, korkunç boyutlara ulaşmıştı.

1917’de 300 000 olan asker kaçağı 1918’de yarım milyona ulaşmıştı.

Asker kaçakları çeteler oluşturmuş, işi soygunculuğa dökmüşlerdi.

Başkentte ki pahalılık on beş katına çıkmış, devlet borçları 10 milyon Osmanlı lirasına çıkmıştı.

Tüm yer altı ve yer üstü kaynakları yabancıların elinde idi.

Sosyal ve ekonomik yaşamda etkileri büyük olan Limanlar, rıhtımlar, elektrik şebekeleri, gaz ve telefon hizmetleri, yabancıların elindeydi.

ORDUNUN DURUMU

Mütareke döneminde de en önemli kurum ordu idi. Ordu yenilmişti ancak, Milli mücadelenin başlaması yine ordu mensuplarınca sağlanacaktı.

Mondros Mütarekesi maddelerine göre Ordu birliklerinin terhisi silah ve cephanenin İtilaf devletlerine devredilmesi, Kara Hava ve Deniz kuvvetlerine ait araçların yine itilaf devletlerine verilmesi gerekiyordu. İtilaf devletlerinin bu isteklerine yer yer boyun eğilmiş, ancak ordu yine de şerefini kurtaracak faaliyetlerde bulunmuştu.

Osmanlı subayları; mağlubiyete, hastalılıklara, firarlara ve itilaf baskılarına karşın, Milli Mücadelenin temellerini oluşturmuşlardır.

Daha mütareke imza edilmeden, ordu birliklerinin çoğu, Anadolu içlerine çekilmiş ve itilaf kontrolünden kurtarılmıştı.

Bu faaliyetler Harp Okulundan mezun olduktan sonra, her türlü tecrübelerini isyan bölgelerinde ve cephelerde mücadele ederek kazanmış, fedakar subay kadroları tarafından yapılmaktaydı.

Mütareke öncesinde ordunun mevcudu 400 000 kadardı. Elde kalmış bu birlikler, Suriye cephesinde, Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat Paşa, Nihat (Alınmış) Paşa, Irak cephesinde Ali İhsan (Sabis) Paşa, Doğu cephesinde; Yakup Şevki Paşa, Kazım Kara Bekir Paşa tarafından yönetilmekteydi.

Ordu terhis edilince, yapılacak mücadele “Halka dayanan” mücadele olacaktı.

Osmanlı subaylarının çoğu, özellikle Balkanlarda; Çete (milis) savaşını öğrenmiş ve bu deneyimlerini “Milli Mücadele”de uygulamışlardır.

Mustafa Kemal Paşa Yıldırım orduları grup Komutanı olarak, Mütareke koşullarına direnmiş ve İskenderun körfezine çıkacak, İngilizlerce ateş açılması emrini vermiştir.

Adana, Mersin bölgesi halkını subayların öncülüğünde teşkilatlandırmıştır.

Doğu cephesinde; Yakup şevki paşa, silah ve cephaneyi halka dağıtmıştır. Ve böylece “KUVAYI MİLLİYENİN” TEMELLERİ ATILMIŞTIR.

SUBAYLAR, HALKI ÇETE SAVAŞLARINA HAZIRLARKEN, MÜTAREKE HÜKÜMLERİNE DE USULÜNE UYGUN OLARAK DİRENMİŞLERDİR.

Medine’de bulunan Türk Birliklerini Komutanı Fahrettin (TÜRKKAN) Paşa mütarekenin imzalanmasından sonra üç ay daha İngiliz ve Arap baskılarına direnmiş, Medine’yi İngilizlere teslim etmemiştir. (mütareke metni ve Padişahın teslim ol emri İtilaf devletleri kanalıyla Fahrettin paşaya ulaştırılmıştır.)

Bu davranışlar; savaştan yılmış, Türk Halkı ve dağınık ordu birliklerine yeni bir direnme gücü vermişti.

Mütareke döneminde en önemli olaylardan birisi; Savaş boyunca ülkeyi yöneten İttihat ve terakki partisinin kendisini fesih etmesi idi.

Son kongre sürerken, 2-3 Kasım 1918 gecesi; İttihatçı liderlerden: Enver, Talat ve Cemal Paşalarla diğer ittihatçı arkadaşları bir Alman deniz altısı ile “YURTDIŞINA” ÇIKTILAR.

Mütareke Hükümlerinin insafsızca uygulanışı, Padişah ve Osmanlı yönetiminin İşgalcilerle işbirliği yapması; Türk Subaylarında ve Türk Halkında mücadele azmini kamçılamış ve Milli Mücadele’nin fitilini ateşlemiştir...

Mustafa Kemal Paşa öncülüğünde yürütülen Milli Mücadele başarıya ulaşınca da; İşgalciler ve işbirlikçileri yurttan kovulmuş ve yepyeni bir devlet kurulmuştur…

Mondros Mütarekesi’nin imzalanışının 107’nci yıl dönümünde Milletimizi uyanık olmaya davet ediyorum…

Ahmet AVCI

İzmir

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.