Tek bir çatı altında toplanmak mümkün mü? Her bir insan, çok güçlü bir rüzgârın etkisiyle her bir tarafa savruluyor; kopup geldiği dalları da ağacı da toprağı da hissedemiyor. Yemyeşil başlayan yolculuğu, günbegün sararıp toprakla birleşmekle son buluyor. Hissediyoruz hiçbir şey hissetmediğimizi, kuruyup gittiğimizi. Yanan bir evde kayıtsızca kanalları değiştiriyoruz. Bir gün başlayıp bir gün daha giderken, günlerimizin sonu yaklaşırken… Bu hiç susmayan bir ses var içimizde: Zaman tükeniyor. Acele etmemiz de bu yüzden. Ancak acele edip az da olsa hissedebileceğimiz bir duyguyu bile yaşamadan bir zevkten diğerine koşuyoruz. Biliyoruz, zaman dar; imkan varsa hemen kullanmalı, ardına bakmamalı! Ancak arkamızda bıraktıklarımızda aslında koşup dururken aradığımız şey orada: Koptuğumuz o dal… Birbirimizden koptuk. Bir ortaklığımız kalmadı artık. Bir şey öldü ve ortaklık bozuldu. Aramızdaki bağ öldü. Peki ne bağlıyordu ki bizi? Değer verdiğimiz şeyler vardı ancak artık hiçbir şeyin değerini hissedemiyoruz. Ne yapacağız öyleyse? İşte tam da bu noktada bağlanıyoruz. “Ne yapacağız?” sorusuyla çok iyi anlıyoruz ve en derinden hissediyoruz. Bir şeyler yapmak lazım. Bu böyle gitmez! Öyleyse yapalım. Bu yanan ateşin etrafında ısınalım, tek bir çatının altına girip bu dala tutunalım! Savrulup gitmektense, bağlanmanın ne kadar da güzel olduğunu hissederek yaşayalım!
Ertuğrulhan Öztürkoğlu
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ertuğrulhan Öztürkoğlu
Tek Bir Yerde Toplanmak
Tek bir çatı altında toplanmak mümkün mü? Her bir insan, çok güçlü bir rüzgârın
etkisiyle her bir tarafa savruluyor; kopup geldiği dalları da ağacı da toprağı da
hissedemiyor. Yemyeşil başlayan yolculuğu, günbegün sararıp toprakla birleşmekle
son buluyor. Hissediyoruz hiçbir şey hissetmediğimizi, kuruyup gittiğimizi. Yanan bir
evde kayıtsızca kanalları değiştiriyoruz. Bir gün başlayıp bir gün daha giderken,
günlerimizin sonu yaklaşırken…
Bu hiç susmayan bir ses var içimizde: Zaman tükeniyor. Acele etmemiz de bu
yüzden. Ancak acele edip az da olsa hissedebileceğimiz bir duyguyu bile yaşamadan
bir zevkten diğerine koşuyoruz. Biliyoruz, zaman dar; imkan varsa hemen kullanmalı,
ardına bakmamalı!
Ancak arkamızda bıraktıklarımızda aslında koşup dururken aradığımız şey orada:
Koptuğumuz o dal…
Birbirimizden koptuk. Bir ortaklığımız kalmadı artık. Bir şey öldü ve ortaklık bozuldu.
Aramızdaki bağ öldü.
Peki ne bağlıyordu ki bizi?
Değer verdiğimiz şeyler vardı ancak artık hiçbir şeyin değerini hissedemiyoruz.
Ne yapacağız öyleyse?
İşte tam da bu noktada bağlanıyoruz. “Ne yapacağız?” sorusuyla çok iyi anlıyoruz ve
en derinden hissediyoruz.
Bir şeyler yapmak lazım. Bu böyle gitmez!
Öyleyse yapalım. Bu yanan ateşin etrafında ısınalım, tek bir çatının altına girip bu
dala tutunalım!
Savrulup gitmektense, bağlanmanın ne kadar da güzel olduğunu hissederek
yaşayalım!
Ertuğrulhan Öztürkoğlu