Mutlu olduğun şey sana mutlu olmadığın şeyi gösteriyor…
İnsanın yaşadıklarında böyle tuhaf bir ilişki vardır. Her şey zıttı ile beraber gelir. Mutluluğu hisseden birey anında zıttı olan yoksunluğu da yaşamaya başlar. Hayattan en bihaber kişi dahi bunu hisseder: Bitecektir. Hatta öyledir ki monoton hayat bundan sonra daha çekilmez hale gelecektir. Rutin bozulmuştur. Sıkıcı hayatına alışmış olan kişi yaşadığı haz ve mutluluk sonrasında yaşadığı olağan hayatına geri dönmekte güçlük yaşar. Az önce aldığı motivasyon ortadan kaybolmuş gibidir. Bu habersiz gelen mutluluk için geçerli bir sarsılma iken hazırlanılmış bir hazzın arkasında bıraktığı hesap daha da kabarıktır. Uğraşılmış ve yaşanılmış haz da derhal kaybolur. Bu durumda hem dönülmesi zorlaşmış olan rutin kişiye yük olmuş hem de harcanılan onca çaba sonrasında haz kapı aralığından bakıp kaybolmuştur. Ne kadar tuhaf bir durum…
Bu hayatın programı, şablonu gibidir. İnsan soluksuz çalışır anında yitirir. Kazandığı şeylerin kaybolması, çalınması, yanması, yıkılması zorunlu değildir. Bir hazzın kaybolup gitmesi için yaşanılması yeterlidir. Karamsar bir tablo gözüküyor. Bu durum karşısında insanın yaşama gücünü nasıl bulduğu okuyucu için merak konusu olabilir. Çünkü insanın her yanı demir zincirler ile tutturulmuş ve kısır döngüye mahkûm edilmiş hali umut kırıcı, hüzün vericidir.
Öyleyse ne yapmalı? İnsanın yaşadığı hüzün de mutluluk da rutin içindeki döngüsel yaşamı da ona sürekli anlayış getirir. Der ki bak işte geriye hiçbir şey kalmıyor…
Hiçbir şey yitirmemiş ve gösterdiğimiz biçimde mutluluk, kaybediş ve yine mi aynı şeyler döngüsünde örselenmemiş bir insan varsa bile bahsi geçen insan da ölmektedir. Kesintisiz bir şekilde mümkün olabilecek en kaliteli ve büyük hazları yaşamanın bir yolu bulunsa bile insan ölmektedir. Tüm bunlarla birlikte ölmemenin formülü de keşfedilmelidir.
Anlaşılan o ki insan mutluluğun da sonsuzluğun da yolunu bulmak zorundadır. Öyleyse nereye gitmeli ve neyi değiştirmelidir?
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ertuğrulhan Öztürkoğlu
Mutluluk Mutsuzluk Getirir
Mutlu olduğun şey sana mutlu olmadığın şeyi gösteriyor…
İnsanın yaşadıklarında böyle tuhaf bir ilişki vardır. Her şey zıttı ile beraber gelir. Mutluluğu hisseden birey anında zıttı olan yoksunluğu da yaşamaya başlar. Hayattan en bihaber kişi dahi bunu hisseder: Bitecektir. Hatta öyledir ki monoton hayat bundan sonra daha çekilmez hale gelecektir. Rutin bozulmuştur. Sıkıcı hayatına alışmış olan kişi yaşadığı haz ve mutluluk sonrasında yaşadığı olağan hayatına geri dönmekte güçlük yaşar. Az önce aldığı motivasyon ortadan kaybolmuş gibidir. Bu habersiz gelen mutluluk için geçerli bir sarsılma iken hazırlanılmış bir hazzın arkasında bıraktığı hesap daha da kabarıktır. Uğraşılmış ve yaşanılmış haz da derhal kaybolur. Bu durumda hem dönülmesi zorlaşmış olan rutin kişiye yük olmuş hem de harcanılan onca çaba sonrasında haz kapı aralığından bakıp kaybolmuştur. Ne kadar tuhaf bir durum…
Bu hayatın programı, şablonu gibidir. İnsan soluksuz çalışır anında yitirir. Kazandığı şeylerin kaybolması, çalınması, yanması, yıkılması zorunlu değildir. Bir hazzın kaybolup gitmesi için yaşanılması yeterlidir. Karamsar bir tablo gözüküyor. Bu durum karşısında insanın yaşama gücünü nasıl bulduğu okuyucu için merak konusu olabilir. Çünkü insanın her yanı demir zincirler ile tutturulmuş ve kısır döngüye mahkûm edilmiş hali umut kırıcı, hüzün vericidir.
Öyleyse ne yapmalı? İnsanın yaşadığı hüzün de mutluluk da rutin içindeki döngüsel yaşamı da ona sürekli anlayış getirir. Der ki bak işte geriye hiçbir şey kalmıyor…
Hiçbir şey yitirmemiş ve gösterdiğimiz biçimde mutluluk, kaybediş ve yine mi aynı şeyler döngüsünde örselenmemiş bir insan varsa bile bahsi geçen insan da ölmektedir. Kesintisiz bir şekilde mümkün olabilecek en kaliteli ve büyük hazları yaşamanın bir yolu bulunsa bile insan ölmektedir. Tüm bunlarla birlikte ölmemenin formülü de keşfedilmelidir.
Anlaşılan o ki insan mutluluğun da sonsuzluğun da yolunu bulmak zorundadır. Öyleyse nereye gitmeli ve neyi değiştirmelidir?
Bilinmez… Ancak belki de cevap kendindedir…
Ertuğrulhan Öztürkoğlu