İnsanoğlunun giderek üremesi ve nüfusun giderek artması aslında kötü bir şey değildir. Hayatta her şeye karşı doğru yaklaşımı oluşturabilirsek her şeyi iyi bir şekilde kullanabiliriz. Bir taraftan diyebilirsiniz ki işsizlik ve var olan kaynakların yetmeme durumu, vs. söz konusu… Ancak bu doğru değildir! Bu dünya sekiz milyar insanı da doyurur, seksen milyar insanı da doyurur. Ama bir tek kişinin açgözlülüğünü doyuramaz.
Nüfus artışı, planlı bir organizasyon ile tüm halkın daha az çalışmasına, kendisine ve ailesine daha fazla zaman ayırmasına faydalı olabilir. Eğer işsiz çok ise gelin hepimiz yarım gün çalışalım ve herkesin işi olsun. Herkesin ailesine yetecek kadar para da verelim. Sorun yok ki bunda…
Sorun şudur ki egoist doğamız: “Yan komşumdan daha fazlam olsun!” derdinde. Bu yüzden egomuz sürekli daha fazla olsun, daha lüks olsun; onu da alayım, bunu da alayım; şundan da bulunsun, -ne olur ne olmaz- bundan da bulunsun derdindedir. O zaman elbette var olamayız. Dünya da ülkeler de kendi halklarına ev, iş, yiyecek ve giyimi fazlasıyla sağlayabilir. Sağlamak isteyen bireylerin olmaması ise temel sorunu yaratmaktadır. “Ben en büyük adam olayım, ben daha zengin olayım, ben daha güçlü olayım.” mantığıyla küçük çocukların anaokullarındaki koşuşturmalarını andıran komik politikacılar bu sorunu yaratan en önemli etkenlerdendir.
İnsanoğlunun gelişiminin hızlandığı bu süreçte, hepimiz her ülkede politikacıların aslında halkı değil, sadece kendilerini düşündüklerine ve her ülkenin meclisinin de küçük çocukların bağırıp çağırdığı bir anaokulundan farksız garip ve saçmalık dolu bir yer olduğuna şahit oluyoruz. Onlara bakıp: “Bunlar ne saçmalıyorlar ya?” dediğimiz bir duruma geleceğiz. Aslında şimdi bile öyle değil mi? Yaptıkları tek şey birbirlerine dil uzatıp kendilerini tatmin etmek değil midir? Kim kalkıp halkın sorunlarını çözüyor ya da çözmeye çalışıyor ki? Politikacılar, oy toplamak için sokaklara ve meydanlara çıkarak halka name okuyorlar. Başa geçince de okudukları tüm nameleri unutup kendi koltuk sevdalarından başka ne ile ilgileniyorlar ki?
Tüm dünyada aynı sorun ortaya çıkacaktır. Çıkması da çok güzel bir gelişimdir. Bizler bizim neslimizde ilk kez toplum olarak var olmanın önemini anlayacağız. Hiçbir liderde de çözüm ve çare aranamayacağını tecrübelerle ve bazen de acı tecrübelerle görerek yaşayacağız. Bu nedenle nüfus artışı aslında bir sorun değildir. Sadece bu nüfusun nasıl doğru bir şekilde işleyeceği ve organize edileceği sorunu vardır.
Giderek kötüye gidecek ve çökecek olan kapitalizm, birçok sektörün silinmesini ve tümüyle yok olmasını beraberinde getirecektir. Bu koşullar gerçekleşirken de politikacıların bir çözümü olamayacak ve bu çözümsüzlük büyük bir kargaşa ve sorun yaratacaktır. Dolayısıyla toplumların önümüzde var olan küresel ekonomik çöküşten yeni bir hayat modeline geçmesi gerekecektir. Nüfusun fazla olması ise herkese iyi bir varoluşu ve hayat için yeterli çalışma anlayışını getirmede olumlu bir etken olabilir. Fazlası için çalışmama anlayışını oluşturmak ve güzel bir varoluş için çalışma yeterliliği anlayışını getirerek çalışmamızı ayarlamak ve geri kalan vaktimizi de toplumsal mutluluğumuzu arttıracak faaliyetlere adayarak mutlu olmaya çalışmak tek çaremiz olacaktır. Biliyorum kulağınıza garip gelebilir. Ama önümüzdeki birkaç yılın insanoğlunu evirip çevirdiğini gördükçe bana hak vereceksiniz. Problemimiz aşırı nüfus artışı değil, insan ile insan arasındaki doğru ilişkinin maalesef nasıl olması gerektiğinin insanlar tarafından bilinmemesidir.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mutlu Meydan
Aşırı Nüfus Artışı
İnsanoğlunun giderek üremesi ve nüfusun giderek artması aslında kötü bir şey değildir. Hayatta her şeye karşı doğru yaklaşımı oluşturabilirsek her şeyi iyi bir şekilde kullanabiliriz. Bir taraftan diyebilirsiniz ki işsizlik ve var olan kaynakların yetmeme durumu, vs. söz konusu… Ancak bu doğru değildir! Bu dünya sekiz milyar insanı da doyurur, seksen milyar insanı da doyurur. Ama bir tek kişinin açgözlülüğünü doyuramaz.
Nüfus artışı, planlı bir organizasyon ile tüm halkın daha az çalışmasına, kendisine ve ailesine daha fazla zaman ayırmasına faydalı olabilir. Eğer işsiz çok ise gelin hepimiz yarım gün çalışalım ve herkesin işi olsun. Herkesin ailesine yetecek kadar para da verelim. Sorun yok ki bunda…
Sorun şudur ki egoist doğamız: “Yan komşumdan daha fazlam olsun!” derdinde. Bu yüzden egomuz sürekli daha fazla olsun, daha lüks olsun; onu da alayım, bunu da alayım; şundan da bulunsun, -ne olur ne olmaz- bundan da bulunsun derdindedir. O zaman elbette var olamayız. Dünya da ülkeler de kendi halklarına ev, iş, yiyecek ve giyimi fazlasıyla sağlayabilir. Sağlamak isteyen bireylerin olmaması ise temel sorunu yaratmaktadır. “Ben en büyük adam olayım, ben daha zengin olayım, ben daha güçlü olayım.” mantığıyla küçük çocukların anaokullarındaki koşuşturmalarını andıran komik politikacılar bu sorunu yaratan en önemli etkenlerdendir.
İnsanoğlunun gelişiminin hızlandığı bu süreçte, hepimiz her ülkede politikacıların aslında halkı değil, sadece kendilerini düşündüklerine ve her ülkenin meclisinin de küçük çocukların bağırıp çağırdığı bir anaokulundan farksız garip ve saçmalık dolu bir yer olduğuna şahit oluyoruz. Onlara bakıp: “Bunlar ne saçmalıyorlar ya?” dediğimiz bir duruma geleceğiz. Aslında şimdi bile öyle değil mi? Yaptıkları tek şey birbirlerine dil uzatıp kendilerini tatmin etmek değil midir? Kim kalkıp halkın sorunlarını çözüyor ya da çözmeye çalışıyor ki? Politikacılar, oy toplamak için sokaklara ve meydanlara çıkarak halka name okuyorlar. Başa geçince de okudukları tüm nameleri unutup kendi koltuk sevdalarından başka ne ile ilgileniyorlar ki?
Tüm dünyada aynı sorun ortaya çıkacaktır. Çıkması da çok güzel bir gelişimdir. Bizler bizim neslimizde ilk kez toplum olarak var olmanın önemini anlayacağız. Hiçbir liderde de çözüm ve çare aranamayacağını tecrübelerle ve bazen de acı tecrübelerle görerek yaşayacağız. Bu nedenle nüfus artışı aslında bir sorun değildir. Sadece bu nüfusun nasıl doğru bir şekilde işleyeceği ve organize edileceği sorunu vardır.
Giderek kötüye gidecek ve çökecek olan kapitalizm, birçok sektörün silinmesini ve tümüyle yok olmasını beraberinde getirecektir. Bu koşullar gerçekleşirken de politikacıların bir çözümü olamayacak ve bu çözümsüzlük büyük bir kargaşa ve sorun yaratacaktır. Dolayısıyla toplumların önümüzde var olan küresel ekonomik çöküşten yeni bir hayat modeline geçmesi gerekecektir. Nüfusun fazla olması ise herkese iyi bir varoluşu ve hayat için yeterli çalışma anlayışını getirmede olumlu bir etken olabilir. Fazlası için çalışmama anlayışını oluşturmak ve güzel bir varoluş için çalışma yeterliliği anlayışını getirerek çalışmamızı ayarlamak ve geri kalan vaktimizi de toplumsal mutluluğumuzu arttıracak faaliyetlere adayarak mutlu olmaya çalışmak tek çaremiz olacaktır. Biliyorum kulağınıza garip gelebilir. Ama önümüzdeki birkaç yılın insanoğlunu evirip çevirdiğini gördükçe bana hak vereceksiniz. Problemimiz aşırı nüfus artışı değil, insan ile insan arasındaki doğru ilişkinin maalesef nasıl olması gerektiğinin insanlar tarafından bilinmemesidir.
Mutlu Meydan