Ekonomi, insanoğlunun nesilden nesile geçirdiği değişimlerin yansıması olarak, aramızdaki ilişkinin ifade edilmesidir. Yani ekonomi aslında insan ile insan arasındaki ilişkilerdir. Bu kadar basit! Bu nedenle burada sadece tek düzeyde bir olgu işlenmektedir: İnsanın arzularını tatmin etmesi için alması ve bunun karşılığında bir bedel ödemesi gerekmektedir. Hepsi bu!
Daha önce de bahsettik: İnsan var olmak için ve gerekli arzularını tatmin etmek için çalışır. Örneğin gıda, cinsellik ve aile gibi… Bunun ötesinde de insanoğlu sosyal arzularının içinde yer alan para kazanma, itibar sahibi olma ve bilgi elde etme hazlarını tatmin etmek ister. Ekonomi de sadece bu hazların tatmin edilmesi adına etrafında koşuşturduğumuz hayatın adıdır. Kısacası anlamsız ve saçma bir kısır döngü…
Çünkü insanoğlu, mutlu olmak için peşinde koştuğu şeylerin bir sonu olmadığını ne yazık ki görememektedir. İnsanoğlu, haz elde etmek amacıyla sabitlendiği duygu yüklemelerinin boşluğunu anlayamamaktadır. Buna, hazların asla mutluluk getiremeyeceği sonucuna yıllardır varamamasının yarattığı saçmalık ya da aymazlık da diyebiliriz. Bu sahte algının -salaklığın- bedeli ise hayatın, öğretmenlik görevini üstlenerek insanoğluna zor yolla öğretmesini getirmiş olmasıdır. Hayatın eğitimi, bu zorlu yolda ivmesini gittikçe arttıracaktır!
İnsanın mutlu olabilmesi için öncelikle doğanın kanunlarını anlaması gerekir. Buna hayatın kanunları da diyebiliriz. Doğanın ilk kanunu dengedir. İnsanoğlu kendisini doğanın ne kadar üstünde görse de doğanın bir parçasıdır. Asla doğanın işleyiş mekanizmasına karşı koyabilecek bir gücü yoktur. İnsanın, doğanın bir parçası olarak doğanın kanunlarıyla kendisini dengeye getirmesi gerekmektedir. Bunu yapmadığı sürece kişisel, toplumsal ve küresel sorunlar her alanda karşımıza çıkacaktır.
Dünyanın insanoğluna verebileceği her şey, herkesin “normal” bir hayat yaşayabilmesi için yeterlidir. Ancak kimsenin açgözlülüğünü karşılayacak kadar yeterli değildir! Dolayısıyla “Doğa, Hayat, Yaradan, Allah” bize bir şekilde dur diyecektir. Olayları nasıl algıladığımıza ve neye inandığımıza bakmadan ve bakmaya fırsat bile vermeden…
2021 yılında yazdığım bir makalede önümüzde bu salgının ötesinde başka doğal afetler ve hastalıkların olacağından bahsetmiştim. Doğa ya bizi sopalaya sopalaya dengeye getirecek ya da biz bilinçli bir şekilde gereken değişiklikleri yapacağız. Kendi kendimizi dengeye getireceğiz.
Kapitalizmin öngördüğü gibi sürekli artan bir ivmesi olan ekonominin gelişmesi mümkün değildir. Dünya, insanoğlunun açgözlülüğünü doyuramaz. Ama normal bir hayatı, yani ihtiyaçlarımız kadar tüketimi herkese fazlasıyla sunabilir. Bu ihtiyaç ekonomisine hayatın bizi nasıl getireceğine yaşayarak şahit olacağız.
Ekonomi insan, hayvan, bitki ve cansız seviyeler arasındaki tüm ekolojik dengeyi muhafaza etmek zorundadır. Mağara devrine geri gitmek zorunda değiliz. Yirmi birinci yüzyılda normal bir insanın ihtiyacı olan ve var olabilmesi için gerekli şeylerle yaşamak durumundayız. Bunu da ister kabul edin ister etmeyin, göreceksiniz ki hayat kabul ettirecek!
Nasıl mı? Öncelikle ekonomi hiçbir zaman eski hâline dönmeyecek. O dönem kapandı. Eski hayatınıza geri dönme hayalleriniz varsa sizi temin ederim ki büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaksınız. İşsizlik tüm dünyada önüne geçilemez bir şekilde artacak. Artan işsizlik, toplumsal problemleri çığ gibi artan bir şekle getirecek. Toplumsal rahatsızlıklar tüm dünyayı sarmaya başladı. Artan bir tempo ile de bu durum devam edecek.
Halkın işi yok ise yiyeceği de olmaz. Kitleler işsiz kaldıkça alışveriş mecburen sadece temel ihtiyaçlara kayacak. Böylece ekonomideki gereksiz mal üretimi zaten kendiliğinden bitecek. Dolayısıyla ekonomide birçok sektör ortadan kalkacak. Dünyadaki politikacılardan bu durumu idrak etmelerini bekleyemeyiz. Çünkü onlar sadece kendi koltuk dertleriyle ilgilenirler. Bu durumlar ortaya çıktıkça çözümleri olmadığı için de toplum feryat edecek. Standart bir prosedür!
Ekonominin küresel olarak bu şekilde bitmesinin arkasındaki temel neden, insanın yaşadıklarından dolayı içten içe değiştiğidir. İnsan fark etmese de… Yeni nesilde daha da bariz olan bu değişim, hayatta peşinde koştuğumuz şeylerin bize zaten bir haz vermediği hissini su yüzeyine çıkartacaktır. Bizler artık eskisi gibi birçok şeyin peşinde koşmayı istemeyeceğiz. Kendimizi, her kim olursak olalım -zengin ya da fakir- tatsız hissedeceğiz. Hayattan tat alamayacağız. Bu dönem yavaş yavaş zaten içimizde hissedilmeye başlandı. Bu yıl bu his tüm insanoğlunda artış gösterecektir. Bizleri 2022 yılında başlayan toplumsal uyanışa doğru getirecektir. Açlık ile hayat bizi terbiye edecektir.
Tüm ekonomik problemlerin nedeni insanın egoist doğasıdır. Başkasından daha çok sahip olmak ve daha yüce olmak arzusudur. Bu yüzden fakirlik, eşitsizlik, yandaşlık, yolsuzluk, işsizlik vb. vardır. Başka hiçbir sebebi yoktur.
Ancak toplum, hayatın bize getirdikleriyle değiştiği için ekonomi de mecburen bahsettiğim nedenlerden dolayı değişecektir. İhtiyaç ekonomisine mecburiyetten kademe kademe geçilecektir. Bu geçiş bizlerin para anlayışını da değiştirecektir. Yaşadığımız olaylar, sosyal arzularımızı da tatmin etmeye çalışmaktan bizi uzaklaştıracaktır. İnsan içsel bir tatmin arayacak ve ekonomi sadece bir varoluş ekonomisine dönüşecektir. Hayat ise, hayatın amacını bulmaya dönecektir. Şimdi bile bu hayattan sıkıldığınızı kendi kendinize söylemiyor musunuz? “Neden yaşıyoruz ki?” gibi sorularla bazen yalnız kalmıyor musunuz? Geçmişte hayatınızı sorgulamazken şimdi neden sorguladığınızı düşünmüyor musunuz?
Bunları şimdi sorgulamasanız da merak etmeyin! Yakında hayat sorgulatacaktır!
Çözüm itibarıyla ya hep birlikte dengeli bir insanoğlu olmayı öğreneceğiz ya da hayatın bizi tokatlayarak mecburi değiştirmesine tanık olacağız. Elbette en büyük arzum, hepimizin nasıl birlikte mutlu olabileceğimizi ve ahenk içinde yaşayabileceğimizi öğrenmesi ve tüm halkımızın birbirini tutarak sahiplenmesidir. Var olabilmemizin yegâne koşulu birlikte yaşamayı öğrenmek olacaktır. O zaman gerçek anlamıyla ekonomik refah seviyesine yükseleceğiz. Hiç kimsenin hiçbir eksikliği olmayacak. Çünkü birlik içinde olan bir halkta hiç kimse aç, çıplak ve ümitsiz kalmaz. Elimizde tüm problemleri aşabilmek için sadece bir tek silah vardır: “Hep birlikte doğanın kanunlarını ve kendi doğamızın genel doğa ile uyumsuzluğunu öğrenip iki zıt doğayı mutabakata getirmektir.” Bunun dışındaki tüm silahlarımız sadece bizi ölüme götüren silahlardır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mutlu Meydan
Tüm Ekonomik Problemlerin Sebebi
Ekonomi, insanoğlunun nesilden nesile geçirdiği değişimlerin yansıması olarak, aramızdaki ilişkinin ifade edilmesidir. Yani ekonomi aslında insan ile insan arasındaki ilişkilerdir. Bu kadar basit! Bu nedenle burada sadece tek düzeyde bir olgu işlenmektedir: İnsanın arzularını tatmin etmesi için alması ve bunun karşılığında bir bedel ödemesi gerekmektedir. Hepsi bu!
Daha önce de bahsettik: İnsan var olmak için ve gerekli arzularını tatmin etmek için çalışır. Örneğin gıda, cinsellik ve aile gibi… Bunun ötesinde de insanoğlu sosyal arzularının içinde yer alan para kazanma, itibar sahibi olma ve bilgi elde etme hazlarını tatmin etmek ister. Ekonomi de sadece bu hazların tatmin edilmesi adına etrafında koşuşturduğumuz hayatın adıdır. Kısacası anlamsız ve saçma bir kısır döngü…
Çünkü insanoğlu, mutlu olmak için peşinde koştuğu şeylerin bir sonu olmadığını ne yazık ki görememektedir. İnsanoğlu, haz elde etmek amacıyla sabitlendiği duygu yüklemelerinin boşluğunu anlayamamaktadır. Buna, hazların asla mutluluk getiremeyeceği sonucuna yıllardır varamamasının yarattığı saçmalık ya da aymazlık da diyebiliriz. Bu sahte algının -salaklığın- bedeli ise hayatın, öğretmenlik görevini üstlenerek insanoğluna zor yolla öğretmesini getirmiş olmasıdır. Hayatın eğitimi, bu zorlu yolda ivmesini gittikçe arttıracaktır!
İnsanın mutlu olabilmesi için öncelikle doğanın kanunlarını anlaması gerekir. Buna hayatın kanunları da diyebiliriz. Doğanın ilk kanunu dengedir. İnsanoğlu kendisini doğanın ne kadar üstünde görse de doğanın bir parçasıdır. Asla doğanın işleyiş mekanizmasına karşı koyabilecek bir gücü yoktur. İnsanın, doğanın bir parçası olarak doğanın kanunlarıyla kendisini dengeye getirmesi gerekmektedir. Bunu yapmadığı sürece kişisel, toplumsal ve küresel sorunlar her alanda karşımıza çıkacaktır.
Dünyanın insanoğluna verebileceği her şey, herkesin “normal” bir hayat yaşayabilmesi için yeterlidir. Ancak kimsenin açgözlülüğünü karşılayacak kadar yeterli değildir! Dolayısıyla “Doğa, Hayat, Yaradan, Allah” bize bir şekilde dur diyecektir. Olayları nasıl algıladığımıza ve neye inandığımıza bakmadan ve bakmaya fırsat bile vermeden…
2021 yılında yazdığım bir makalede önümüzde bu salgının ötesinde başka doğal afetler ve hastalıkların olacağından bahsetmiştim. Doğa ya bizi sopalaya sopalaya dengeye getirecek ya da biz bilinçli bir şekilde gereken değişiklikleri yapacağız. Kendi kendimizi dengeye getireceğiz.
Kapitalizmin öngördüğü gibi sürekli artan bir ivmesi olan ekonominin gelişmesi mümkün değildir. Dünya, insanoğlunun açgözlülüğünü doyuramaz. Ama normal bir hayatı, yani ihtiyaçlarımız kadar tüketimi herkese fazlasıyla sunabilir. Bu ihtiyaç ekonomisine hayatın bizi nasıl getireceğine yaşayarak şahit olacağız.
Ekonomi insan, hayvan, bitki ve cansız seviyeler arasındaki tüm ekolojik dengeyi muhafaza etmek zorundadır. Mağara devrine geri gitmek zorunda değiliz. Yirmi birinci yüzyılda normal bir insanın ihtiyacı olan ve var olabilmesi için gerekli şeylerle yaşamak durumundayız. Bunu da ister kabul edin ister etmeyin, göreceksiniz ki hayat kabul ettirecek!
Nasıl mı? Öncelikle ekonomi hiçbir zaman eski hâline dönmeyecek. O dönem kapandı. Eski hayatınıza geri dönme hayalleriniz varsa sizi temin ederim ki büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaksınız. İşsizlik tüm dünyada önüne geçilemez bir şekilde artacak. Artan işsizlik, toplumsal problemleri çığ gibi artan bir şekle getirecek. Toplumsal rahatsızlıklar tüm dünyayı sarmaya başladı. Artan bir tempo ile de bu durum devam edecek.
Halkın işi yok ise yiyeceği de olmaz. Kitleler işsiz kaldıkça alışveriş mecburen sadece temel ihtiyaçlara kayacak. Böylece ekonomideki gereksiz mal üretimi zaten kendiliğinden bitecek. Dolayısıyla ekonomide birçok sektör ortadan kalkacak. Dünyadaki politikacılardan bu durumu idrak etmelerini bekleyemeyiz. Çünkü onlar sadece kendi koltuk dertleriyle ilgilenirler. Bu durumlar ortaya çıktıkça çözümleri olmadığı için de toplum feryat edecek. Standart bir prosedür!
Ekonominin küresel olarak bu şekilde bitmesinin arkasındaki temel neden, insanın yaşadıklarından dolayı içten içe değiştiğidir. İnsan fark etmese de… Yeni nesilde daha da bariz olan bu değişim, hayatta peşinde koştuğumuz şeylerin bize zaten bir haz vermediği hissini su yüzeyine çıkartacaktır. Bizler artık eskisi gibi birçok şeyin peşinde koşmayı istemeyeceğiz. Kendimizi, her kim olursak olalım -zengin ya da fakir- tatsız hissedeceğiz. Hayattan tat alamayacağız. Bu dönem yavaş yavaş zaten içimizde hissedilmeye başlandı. Bu yıl bu his tüm insanoğlunda artış gösterecektir. Bizleri 2022 yılında başlayan toplumsal uyanışa doğru getirecektir. Açlık ile hayat bizi terbiye edecektir.
Tüm ekonomik problemlerin nedeni insanın egoist doğasıdır. Başkasından daha çok sahip olmak ve daha yüce olmak arzusudur. Bu yüzden fakirlik, eşitsizlik, yandaşlık, yolsuzluk, işsizlik vb. vardır. Başka hiçbir sebebi yoktur.
Ancak toplum, hayatın bize getirdikleriyle değiştiği için ekonomi de mecburen bahsettiğim nedenlerden dolayı değişecektir. İhtiyaç ekonomisine mecburiyetten kademe kademe geçilecektir. Bu geçiş bizlerin para anlayışını da değiştirecektir. Yaşadığımız olaylar, sosyal arzularımızı da tatmin etmeye çalışmaktan bizi uzaklaştıracaktır. İnsan içsel bir tatmin arayacak ve ekonomi sadece bir varoluş ekonomisine dönüşecektir. Hayat ise, hayatın amacını bulmaya dönecektir. Şimdi bile bu hayattan sıkıldığınızı kendi kendinize söylemiyor musunuz? “Neden yaşıyoruz ki?” gibi sorularla bazen yalnız kalmıyor musunuz? Geçmişte hayatınızı sorgulamazken şimdi neden sorguladığınızı düşünmüyor musunuz?
Bunları şimdi sorgulamasanız da merak etmeyin! Yakında hayat sorgulatacaktır!
Çözüm itibarıyla ya hep birlikte dengeli bir insanoğlu olmayı öğreneceğiz ya da hayatın bizi tokatlayarak mecburi değiştirmesine tanık olacağız. Elbette en büyük arzum, hepimizin nasıl birlikte mutlu olabileceğimizi ve ahenk içinde yaşayabileceğimizi öğrenmesi ve tüm halkımızın birbirini tutarak sahiplenmesidir. Var olabilmemizin yegâne koşulu birlikte yaşamayı öğrenmek olacaktır. O zaman gerçek anlamıyla ekonomik refah seviyesine yükseleceğiz. Hiç kimsenin hiçbir eksikliği olmayacak. Çünkü birlik içinde olan bir halkta hiç kimse aç, çıplak ve ümitsiz kalmaz. Elimizde tüm problemleri aşabilmek için sadece bir tek silah vardır: “Hep birlikte doğanın kanunlarını ve kendi doğamızın genel doğa ile uyumsuzluğunu öğrenip iki zıt doğayı mutabakata getirmektir.” Bunun dışındaki tüm silahlarımız sadece bizi ölüme götüren silahlardır.
Mutlu Meydan