Hayatımdaki her şeyin, doğada cansız, bitkisel, hayvansal ve insan seviyelerinde, Yaradan’ın bana karşı tutumunu keşfetmem için var olduğu idrakine ulaşmam gerekliliğini yazıverdi, kalbimin kalemi. Öyleyse, “Kendimi bağışlama gücünü nasıl bulabilirim?” İnsan doğamı anladığımda ve doğamın beni olduğum gibi olmaya zorladığını anladığımda, bağışlama gücünü bulabilir miyim?
Bununla ilgili olarak, “Beni yapana git” diye yazar ve söyler bilgeler. Başka bir deyişle; “Bana neden kızıyorsun?” “Neden beni suçluyorsun?” “Beni bu şekilde yapan, beni her zaman bu şekilde harekete geçiren ve çalıştıran Yaradan’a gidin. Ben kendi adıma, bir hiçim.”
Başka bir deyişle de önümde, tüm bunları yapan ile bağ kurmam gereken kuklalar var. “Yaradan” olarak adlandırdığım, her şeyin ve herkesin arkasındaki güçle ilişki kurarak, önümdekileri doğru anlamak, onları Yaradan’ın bana karşı temsilcileri olarak görmek için bir talepte bulunmanın yolunu aramalıyım deyiverdi, kalbimin sesi.
Karşılığındaki diğer ses de şunu yazdırdı: ‘Peki öyle ise sevgili şapşiğim, Yaradan nedir?’ Tüm diğerleri arasında “doğa”, “üst ışık” ve “üst güç” de dahil olmak üzere birçok isim verdiğim Yaradan, doğanın genel gücü ve realitenin genel yasası gibi; sevgi, ihsan etme ve bağın niteliği, gücü ve yasası diye bağırıyorrr. Din ve inançla alakası yok şapşiğimmm.
Ben, bir düşüncede varım. Bunu, müthiş bir bilgisayar programı gibi düşünüyorum. Bu sistemde her insanın rolü, “Komşunu kendin gibi sev” nihai koşuluna ulaşmama yardımcı olmakta. Bu, tüm gerçekliğin, tüm yaşamımın ve varoluşumun yasası.
Ve parçalar arasındaki sonsuz dereceler, etkileşimler ve bağlantılar ile yuvarlak, kapalı, bütün ve eksiksiz bir doğa içinde yaşadığımın göstergesi. Ben, bu uçsuz bucaksız sistemin parçasıyım ve onun bütünlüğünü, büyüklüğünü, mükemmelliğini ve sonsuzluğunu hazmedemeyenim aynı zamanda da. Ancak doğam, birbirine mükemmel şekilde bağlı bir sistem ve bu nedenle, her şey buna göre hareket etmeden, herhangi bir şeyin hareket etmesi imkânsız gibi yahu.
Katılımcı taraflar arasındaki ilişkilere baktığımda, herkesin önemli olduğu ve ortak bir sevgide var olduğu bir sevgi noktasına, yani tam bir karşılıklı bağ ve karşılıklı bağımlılık durumuna kadar kendini gösteren bir bağ yasasının var olduğuna işaret ediyor. Sanki “Kurt da kuzuyla birlikte yaşayacak” gibi, yani algım, onların aynı bedenin parçaları olduğunu anlıyor. Buna göre, kendi bedenime zarar veremeyeceğim gibi, yaratılışın en küçüğüne, en uzak noktasına bile zarar veremeyeceğim bir koşula gelmemin gerekliliği doğuyor içime.
Bu nedenle, insanları veya hayatımdaki başka herhangi bir olguyu düşündüğümde, onun doğanın genel küresel sistemindeki kaynağını bilmeye çalışmalı ve böylece belirli bir olguyu veya belirli bir kişiyi deneyimlemekten dolayı hissettiklerime nasıl doğru tepki vermem gerektiğini ve genel sistemdeki yerlerini nasıl işaretlediğimi araştırmalıyımmm.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Nesrin Gökpınar
Ben Kendi Adıma Bir Hiçim
Hayatımdaki her şeyin, doğada cansız, bitkisel, hayvansal ve insan seviyelerinde, Yaradan’ın bana karşı tutumunu keşfetmem için var olduğu idrakine ulaşmam gerekliliğini yazıverdi, kalbimin kalemi. Öyleyse, “Kendimi bağışlama gücünü nasıl bulabilirim?” İnsan doğamı anladığımda ve doğamın beni olduğum gibi olmaya zorladığını anladığımda, bağışlama gücünü bulabilir miyim?
Bununla ilgili olarak, “Beni yapana git” diye yazar ve söyler bilgeler. Başka bir deyişle; “Bana neden kızıyorsun?” “Neden beni suçluyorsun?” “Beni bu şekilde yapan, beni her zaman bu şekilde harekete geçiren ve çalıştıran Yaradan’a gidin. Ben kendi adıma, bir hiçim.”
Başka bir deyişle de önümde, tüm bunları yapan ile bağ kurmam gereken kuklalar var. “Yaradan” olarak adlandırdığım, her şeyin ve herkesin arkasındaki güçle ilişki kurarak, önümdekileri doğru anlamak, onları Yaradan’ın bana karşı temsilcileri olarak görmek için bir talepte bulunmanın yolunu aramalıyım deyiverdi, kalbimin sesi.
Karşılığındaki diğer ses de şunu yazdırdı: ‘Peki öyle ise sevgili şapşiğim, Yaradan nedir?’ Tüm diğerleri arasında “doğa”, “üst ışık” ve “üst güç” de dahil olmak üzere birçok isim verdiğim Yaradan, doğanın genel gücü ve realitenin genel yasası gibi; sevgi, ihsan etme ve bağın niteliği, gücü ve yasası diye bağırıyorrr. Din ve inançla alakası yok şapşiğimmm.
Ben, bir düşüncede varım. Bunu, müthiş bir bilgisayar programı gibi düşünüyorum. Bu sistemde her insanın rolü, “Komşunu kendin gibi sev” nihai koşuluna ulaşmama yardımcı olmakta. Bu, tüm gerçekliğin, tüm yaşamımın ve varoluşumun yasası.
Ve parçalar arasındaki sonsuz dereceler, etkileşimler ve bağlantılar ile yuvarlak, kapalı, bütün ve eksiksiz bir doğa içinde yaşadığımın göstergesi. Ben, bu uçsuz bucaksız sistemin parçasıyım ve onun bütünlüğünü, büyüklüğünü, mükemmelliğini ve sonsuzluğunu hazmedemeyenim aynı zamanda da. Ancak doğam, birbirine mükemmel şekilde bağlı bir sistem ve bu nedenle, her şey buna göre hareket etmeden, herhangi bir şeyin hareket etmesi imkânsız gibi yahu.
Katılımcı taraflar arasındaki ilişkilere baktığımda, herkesin önemli olduğu ve ortak bir sevgide var olduğu bir sevgi noktasına, yani tam bir karşılıklı bağ ve karşılıklı bağımlılık durumuna kadar kendini gösteren bir bağ yasasının var olduğuna işaret ediyor. Sanki “Kurt da kuzuyla birlikte yaşayacak” gibi, yani algım, onların aynı bedenin parçaları olduğunu anlıyor. Buna göre, kendi bedenime zarar veremeyeceğim gibi, yaratılışın en küçüğüne, en uzak noktasına bile zarar veremeyeceğim bir koşula gelmemin gerekliliği doğuyor içime.
Bu nedenle, insanları veya hayatımdaki başka herhangi bir olguyu düşündüğümde, onun doğanın genel küresel sistemindeki kaynağını bilmeye çalışmalı ve böylece belirli bir olguyu veya belirli bir kişiyi deneyimlemekten dolayı hissettiklerime nasıl doğru tepki vermem gerektiğini ve genel sistemdeki yerlerini nasıl işaretlediğimi araştırmalıyımmm.
Ben sapşik, başladım. Ya siz?
Nesrin Gökpınar