Dijital Kazı

Yazının Giriş Tarihi: 15.12.2025 20:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.12.2025 20:06

Dünya bana, ihtiyaçlarım, korkularım ve arzularımın suretinde görünüyor. İşte bu öznelliğim.

Ancak bana kendi diliyle sesleniyor. Rahatsız ediyor, kuşatıyor, doyuruyor ya da istediğim biçimde işitmiyorum. Bu da nesnelliğim.

Bu ikisi arasında, dengeli bir biçimde uzlaşmayı aramaksa, büyümem.

Büyümek bitimsiz bir denge arayışım.

Dengelenmek nihai bir amaç, bir son, bir başarı değil, gerçekliğimin farklı katmanlarını sürekli bir diğerine tercüme etme çabam aslında.

Her tercüme, zorunlu olarak hem bir eksiltme hem de bir ekleme faaliyetim.

Bu da benliğimin hareketi olduğundan diye sohbet ederken çok sevdiğim ve değer verdiğim bir arkadaşım ise bizim yaptığımız bu konuşmaların gelecekte birer dijital kazı olarak karşımıza çıkacak deyiverdi…

Ve bende muhteşem bir ışık yandı kalbimde ve gecenin bir yarısı bu satırlar döküldü kalp kalemimden. Aslında ruhumun o muazzam belirsizliği, bilinemezliği yakamoza tutulmuş bir gece denizine benziyor sanki.

Bir var bir yok…

Tam şimdi burada ve aynı anda biraz ötede…

Aydınlık ama çok karanlık…

Hem hakiki hem suret…

Yakamozla ilişkim, bilincimin bilinçdışımla ilişkisi gibi.

Engin bir karanlıkta (kadim bilinçdışı güçler), bana yol gösteren bir aydınlık (içgörü kazanmış bir bilinç) …

Yani balık kendini bilemiyor, derya içinde..

Kapitalizm beni ölesiye çalıştırarak, ideolojik ve toplumsal bombardımana tâbi tutarak, itiraz etme hakkıma çöreklenerek, arzularımı korkularımı durmaksızın dürterek ruhumun içini o kadar işgal ediyor ki aşırı hassas davranabiliyorum.

Tam da bu nedenle en yakın, besleyici, tazeleyici ilişkilerim olan arkadaşlıklardan, duygusal ilişkilerimden hatta aile ilişkilerimden, birazcık nefes alabilmek adına hızla vazgeçebiliyor, tavır takınıyor, küskünlükler yaşıyorum.

Kimsenin -haklı da olsa- ötekine uzanacak, ilişkilerin selameti için harcayacak, onaracak enerjisi kalmıyor maalesef.

Kalsa bile bunu kullanma noktasında iç konuşmalarımla kendime engel olup içimdeki zehri koyulaştırıyorum.

En yakın ilişkilerimdeki bu çabuk harcama eğilimi, aslında tek anlama geliyor sanki.

İçimdeki dayanışma ruhunun eprimesi, solması hatta kırılıp yok olması ve bireysel öfkelere dönmesi.

İşte bu noktada kapitalizm, dayanışmanın her formuna yönelttiği saldırıyla beni kendi duygu politikalarına tâbi kılıyor.

Umutsuz, çıkışsız, yalnız hisseden ve küçük mutluluklar dediğim bireysel kaçış alanlarıma kendisini kilitlemiş olan izole ben.

Oysa dünya mümkün yerlerin tek adresi.

‘Kaçış’ diye bir şey, ‘başka bir yer’ dediğimiz coğrafya yok.

Ya çözüleceğim ya dayanışma içinde olacağım.

Ya seveceğim ya marazi duyguların içinde kaybolacağım.

Bu nedenle yakınımdaki insanlarla ilişkilerimi hangi duyguların yönettiğine bakmamda fayda var.

Nesrin Gökpınar

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.