İçimdeki dünyanın baskısının arttığı bir sıkışmışlığın içinde debelenip duruyorum bu günlerde. Bu aslında kalbimdeki birçok farklı devinimi içeriyor. Gerçek şu ki, zaman zaman delirdiğimi düşündüğüm çok anlar yakalıyorum düşüncelerimde. İç dünyamda bir baskı var, yani siyah bir arka plan üzerinde, bir tür beyaz arka plan gibi. Kalbimden gelen bu hislerimin dünyanın doğasına benzer bir gerçekliği var sanki. Ancak tüm bunlar dünyamın maddesine damgasını vuruyor ve kalbim yanıyor yol dost.
Madde dünyam tamamen egoist, en yüksek olanın karşıtı. Ve iki dünyam arasında ki baskıda, var olan ben, bizler, yapı ve dünya görüşü olarak çok karmaşık yaratıklar olduğumuzun kanıtı. Kendimle ne yapacağımı bilmiyorum. Nereye gitmeli? Bilmiyorum. Beni, bizi kim kontrol ediyor? Bilmiyorummm. Ne oluyor? Bilmiyorummm. İçinde bulunduğum durum bu.
Duyu organlarım ise, yaşadığım gerçekliği tasvir ediyor. Kokuları ve sesleri algılıyorum ve çeşitli nesnelere dokunuyorum. Ve fakat dışarıda ne olduğunu tam olarak bilmiyorum, hissedemiyorum. Şöyle ki, beynime sinyal gönderen duyu organlarım her şeyden etkilenebiliyor.
Elbette. Her şey hayal ettiğim gibi olmayabilir. Ana şey, beynimde zaten tasvir edilen şey.
İçine girdiğim sanal bir dünya yaratabiliyorsam, o zaman, onu daha yüksek seviyeden biri mi yaratıyor? Doğal olarak burada bunu kanıtlayamam.
Ben, duyu organlarımın içinde, beynimin içinde tasvir edilen belirli duyumlarda varım. Bu gerçekliğin ne ölçüde nesnel veya öznel olduğunu da yargılayamam. Ancak duygularımın öznel olduğu kesin. Ve bu gerçekliğin nesnel olabileceği gerçeği, ucu açık bir soru maalesef. Genel olarak, benim için dünyam hakkında net olan hiçbir şey yok.
Bu dünyadaki amacımın, beni programlayıcımı gerçekten anlamak ve O’nun bizi ve etrafımı neden bu şekilde yarattığını öğrenmek. Her şey bize göre olur. Bu yüzden gerçekte neler olduğunu bilmiyorum. Ama her şeyi neden bu şekilde ve ne amaçla programladığını bilmem gerekmez mi?
İçimde ve kulaklarımda çınlayan yol dostumun sesi, en önemli ve genel olarak tek görevimizin, bu programcıyı, O’nun amacını, hedeflerini ve metodolojisini ortaya çıkarmak, keşfetmek ve ustalaşmak olduğunu söylüyor ve kesinlikle de haksız değil…
Başka neye ihtiyacım var? Kim olduğumu, ne olduğumu, nerede ve nasıl var olduğumu ve ne için yaşadığımı bir öğrenebilsem, bu bana şu sorunun cevabını verecek: ‘Bundan sonra ne yapılmalıyım?’ Ve bu yüzden, bilmiyorum. Dünyamın tamamen kaybolduğunu görüyorum.
Böyle bir realiteyi yaratma kabiliyetine sahip biri, içinde yaşamış ve yaşıyor olduğum bu dehşetleri nasıl yapabildi?
Aslında her şey olaylara nasıl baktığıma bağlı. Bizi, var olduğu varsayılan bu evreni, genel olarak içinde bulunduğum bu büyük zihni hissetmem için yaratan bu büyük programcının görevinin, nerede, ne için ve neden olduğumuz konusunda mutlak cehalet içinde, bizi kaybolmuş, terk edilmiş ve reddedilmiş hissettiğim ve sonunda da bunu bilmeyi isteyeceğim bir duruma getirmek istemesi kaçınılmaz bir olasılık.
Pekiiii sevgili şapşiğim yapman gereken ne? Bütün bunların üzerine çıkmak. Hadi hadi vakit kaybetme, vakit daralıyor…
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Nesrin Gökpınar
İçimdeki Fırtına
İçimdeki dünyanın baskısının arttığı bir sıkışmışlığın içinde debelenip duruyorum bu günlerde. Bu aslında kalbimdeki birçok farklı devinimi içeriyor. Gerçek şu ki, zaman zaman delirdiğimi düşündüğüm çok anlar yakalıyorum düşüncelerimde. İç dünyamda bir baskı var, yani siyah bir arka plan üzerinde, bir tür beyaz arka plan gibi. Kalbimden gelen bu hislerimin dünyanın doğasına benzer bir gerçekliği var sanki. Ancak tüm bunlar dünyamın maddesine damgasını vuruyor ve kalbim yanıyor yol dost.
Madde dünyam tamamen egoist, en yüksek olanın karşıtı. Ve iki dünyam arasında ki baskıda, var olan ben, bizler, yapı ve dünya görüşü olarak çok karmaşık yaratıklar olduğumuzun kanıtı. Kendimle ne yapacağımı bilmiyorum. Nereye gitmeli? Bilmiyorum. Beni, bizi kim kontrol ediyor? Bilmiyorummm. Ne oluyor? Bilmiyorummm. İçinde bulunduğum durum bu.
Duyu organlarım ise, yaşadığım gerçekliği tasvir ediyor. Kokuları ve sesleri algılıyorum ve çeşitli nesnelere dokunuyorum. Ve fakat dışarıda ne olduğunu tam olarak bilmiyorum, hissedemiyorum. Şöyle ki, beynime sinyal gönderen duyu organlarım her şeyden etkilenebiliyor.
Elbette. Her şey hayal ettiğim gibi olmayabilir. Ana şey, beynimde zaten tasvir edilen şey.
İçine girdiğim sanal bir dünya yaratabiliyorsam, o zaman, onu daha yüksek seviyeden biri mi yaratıyor? Doğal olarak burada bunu kanıtlayamam.
Ben, duyu organlarımın içinde, beynimin içinde tasvir edilen belirli duyumlarda varım. Bu gerçekliğin ne ölçüde nesnel veya öznel olduğunu da yargılayamam. Ancak duygularımın öznel olduğu kesin. Ve bu gerçekliğin nesnel olabileceği gerçeği, ucu açık bir soru maalesef. Genel olarak, benim için dünyam hakkında net olan hiçbir şey yok.
Bu dünyadaki amacımın, beni programlayıcımı gerçekten anlamak ve O’nun bizi ve etrafımı neden bu şekilde yarattığını öğrenmek. Her şey bize göre olur. Bu yüzden gerçekte neler olduğunu bilmiyorum. Ama her şeyi neden bu şekilde ve ne amaçla programladığını bilmem gerekmez mi?
İçimde ve kulaklarımda çınlayan yol dostumun sesi, en önemli ve genel olarak tek görevimizin, bu programcıyı, O’nun amacını, hedeflerini ve metodolojisini ortaya çıkarmak, keşfetmek ve ustalaşmak olduğunu söylüyor ve kesinlikle de haksız değil…
Başka neye ihtiyacım var? Kim olduğumu, ne olduğumu, nerede ve nasıl var olduğumu ve ne için yaşadığımı bir öğrenebilsem, bu bana şu sorunun cevabını verecek: ‘Bundan sonra ne yapılmalıyım?’ Ve bu yüzden, bilmiyorum. Dünyamın tamamen kaybolduğunu görüyorum.
Böyle bir realiteyi yaratma kabiliyetine sahip biri, içinde yaşamış ve yaşıyor olduğum bu dehşetleri nasıl yapabildi?
Aslında her şey olaylara nasıl baktığıma bağlı. Bizi, var olduğu varsayılan bu evreni, genel olarak içinde bulunduğum bu büyük zihni hissetmem için yaratan bu büyük programcının görevinin, nerede, ne için ve neden olduğumuz konusunda mutlak cehalet içinde, bizi kaybolmuş, terk edilmiş ve reddedilmiş hissettiğim ve sonunda da bunu bilmeyi isteyeceğim bir duruma getirmek istemesi kaçınılmaz bir olasılık.
Pekiiii sevgili şapşiğim yapman gereken ne? Bütün bunların üzerine çıkmak. Hadi hadi vakit kaybetme, vakit daralıyor…
Nesrin Gökpınar