Başkaları tarafından incitildiğimde, son derece acı veriyor ve bu, hayatımda her an olabiliyor. Hemencik, içimden şu sorular ortaya çıkıyor: ‘Ne zaman bağışlamak için yer var ve ne olursa olsun bağışlamak nedir?’
Haz almak, bana iyi gelen her türlü şeyle, kendimi tatmin etmek, insan doğamda var. Yemekten, seksten, aileden, paradan, onurdan, kontrolden, bilgiden ve her şeyden önce, bunların birleşiminden haz almak istiyorum. Arzularımı yerine getirmek için, sürekli çalışır ve beklenen sonuca bağlı olarak, belirli bir şeye ne kadar enerji yatırmam gerektiğini düşünürüm.
Gerçek bağışlama için, içimde biriken her şey için, uygun bir telafiye ihtiyacım var gibi hissediyorum.
Özür, genellikle yapıldığı gibi, intikam yoluyla veya alternatif olarak, söz konusu kişinin samimi bir gönül almayla, bana gelip, bana verilen zararı ve korkunç hakareti anladığına, beni ikna etmesiyle yapılabilir. Aslında, darbenin boyutu, onu kapsayabilecek telafinin boyutudur. Bağışlama, intikam, küçümseme, hakaret, bunların hepsi, yalnızca, benim, egosal haz alma arzumla ilişkili olarak ölçülür. Egom, hala incinmiş hissediyor ve intikam istiyorsa, incindiği yerin, uygun telafi ile doldurulmadığı anlamına geliyor. Kalbimde açılan oyuk, hâla açık, işte bu yüzden, gerçekten bağışlayamam.
Şimdiye kadar, hepimizin bildiği fenomenleri, analiz ettim sanki. Oysa bir noktada, bir insandan intikam almanın, onur aramanın, kontrol için mücadelelerin ve savaş arzusunun, benim için son derece yorucu hale geldiği bir duygu ortaya çıkıyor. Bu, sağlığımı, ilişkilerimi, tüm hayatımı mahvediyor, sevgili şapşiğim. “Bütün bunlardan ne kazanacağım?” diye, kendime sormaya başlıyorum; “Yaşamaya değer ne var? Hayattaki görevim bu mu, tek yapmam gereken bu mu?”
Bu içsel sorularımın uyanışı, beni, içsel gelişim arayışıma, egoist doğamın sınırlarının üstesinden gelmenin bir metoduna götürüyor. Bu bilgelik, dünyadaki varoluşumun en büyük amacının, doğamın evrensel gücünü, sevgi ve verme niteliğimi keşfetmek olduğunu öğretiyor ve O’na benzer bir nitelik kazanarak, keşfedebileceğimi biliyor, bu şapşik.
Bu, nasıl olur? Genel olarak konuşursam; laboratuvar görevi gören küçük bir grupta, sevgi dolu ilişkiler geliştirerek, birbirimizi, tek başımıza başaramayacağımız şekillerde tamamlayarak… Bir bedendeki farklı organlar gibi, birbirimizle uyum içinde bağ kurmayı öğrenip, incinme, telafi, intikam, bağışlama, bütün bu oyunlar ile birbirimizle savaşmadığımızı anladığımızda… Ortak bencil doğamız karşısında, hep birlikte, sınırlı hesaplamalarımızın üzerine çıkma cesareti gösteren, çaba içinde olduğumuzda…
Birini incittiğimi fark ettiğimde, doğrudan o kişiye gider ve ona, berbat ettiğim şeyi telafi etmek için, ne yapabileceğimi sorarım. Ona daha yakın olmak, o kişiyle bağ kurmak ve aramızdaki sevginin gücünü geri kazanmak, elimden gelen her şeyi yapmak için. Ve eğer, biri beni incittiyse, bunun, onun suçu değil, insan egosu olduğunu hatırlarım ve o kişinin, bunun üstesinden gelmesine yardım etmeye çalışırım. Bu şekilde, yavaş yavaş, dünyamın, yaşamımın, eğlenceli bir yer haline geldiği bir duruma yaklaşırım, sankimmm. Doğamın en yüksek gücüyle, karşılıklılık, destek ve güven içinde.
Ben kararlıyım bağışlamaya, beni inciten herkese karşı, egomdan, kocamanından bir parça koparmaya.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Nesrin Gökpınar
Yaşamaya Değer Ne Var?
Başkaları tarafından incitildiğimde, son derece acı veriyor ve bu, hayatımda her an olabiliyor. Hemencik, içimden şu sorular ortaya çıkıyor: ‘Ne zaman bağışlamak için yer var ve ne olursa olsun bağışlamak nedir?’
Haz almak, bana iyi gelen her türlü şeyle, kendimi tatmin etmek, insan doğamda var. Yemekten, seksten, aileden, paradan, onurdan, kontrolden, bilgiden ve her şeyden önce, bunların birleşiminden haz almak istiyorum. Arzularımı yerine getirmek için, sürekli çalışır ve beklenen sonuca bağlı olarak, belirli bir şeye ne kadar enerji yatırmam gerektiğini düşünürüm.
Gerçek bağışlama için, içimde biriken her şey için, uygun bir telafiye ihtiyacım var gibi hissediyorum.
Özür, genellikle yapıldığı gibi, intikam yoluyla veya alternatif olarak, söz konusu kişinin samimi bir gönül almayla, bana gelip, bana verilen zararı ve korkunç hakareti anladığına, beni ikna etmesiyle yapılabilir. Aslında, darbenin boyutu, onu kapsayabilecek telafinin boyutudur. Bağışlama, intikam, küçümseme, hakaret, bunların hepsi, yalnızca, benim, egosal haz alma arzumla ilişkili olarak ölçülür. Egom, hala incinmiş hissediyor ve intikam istiyorsa, incindiği yerin, uygun telafi ile doldurulmadığı anlamına geliyor. Kalbimde açılan oyuk, hâla açık, işte bu yüzden, gerçekten bağışlayamam.
Şimdiye kadar, hepimizin bildiği fenomenleri, analiz ettim sanki. Oysa bir noktada, bir insandan intikam almanın, onur aramanın, kontrol için mücadelelerin ve savaş arzusunun, benim için son derece yorucu hale geldiği bir duygu ortaya çıkıyor. Bu, sağlığımı, ilişkilerimi, tüm hayatımı mahvediyor, sevgili şapşiğim. “Bütün bunlardan ne kazanacağım?” diye, kendime sormaya başlıyorum; “Yaşamaya değer ne var? Hayattaki görevim bu mu, tek yapmam gereken bu mu?”
Bu içsel sorularımın uyanışı, beni, içsel gelişim arayışıma, egoist doğamın sınırlarının üstesinden gelmenin bir metoduna götürüyor. Bu bilgelik, dünyadaki varoluşumun en büyük amacının, doğamın evrensel gücünü, sevgi ve verme niteliğimi keşfetmek olduğunu öğretiyor ve O’na benzer bir nitelik kazanarak, keşfedebileceğimi biliyor, bu şapşik.
Bu, nasıl olur? Genel olarak konuşursam; laboratuvar görevi gören küçük bir grupta, sevgi dolu ilişkiler geliştirerek, birbirimizi, tek başımıza başaramayacağımız şekillerde tamamlayarak… Bir bedendeki farklı organlar gibi, birbirimizle uyum içinde bağ kurmayı öğrenip, incinme, telafi, intikam, bağışlama, bütün bu oyunlar ile birbirimizle savaşmadığımızı anladığımızda… Ortak bencil doğamız karşısında, hep birlikte, sınırlı hesaplamalarımızın üzerine çıkma cesareti gösteren, çaba içinde olduğumuzda…
Birini incittiğimi fark ettiğimde, doğrudan o kişiye gider ve ona, berbat ettiğim şeyi telafi etmek için, ne yapabileceğimi sorarım. Ona daha yakın olmak, o kişiyle bağ kurmak ve aramızdaki sevginin gücünü geri kazanmak, elimden gelen her şeyi yapmak için. Ve eğer, biri beni incittiyse, bunun, onun suçu değil, insan egosu olduğunu hatırlarım ve o kişinin, bunun üstesinden gelmesine yardım etmeye çalışırım. Bu şekilde, yavaş yavaş, dünyamın, yaşamımın, eğlenceli bir yer haline geldiği bir duruma yaklaşırım, sankimmm. Doğamın en yüksek gücüyle, karşılıklılık, destek ve güven içinde.
Ben kararlıyım bağışlamaya, beni inciten herkese karşı, egomdan, kocamanından bir parça koparmaya.
Peki, ya siz dostlarım!
Nesrin Gökpınar