Çocukken okula gitmeyi hiç sevmezdim. Babamın ve annemin beni zorla okula gönderdiğini anımsıyorum. Hayatın ne olduğunu bilmiyordum ki. Okumanın ve eğitim görmenin önemini kavrayamıyordum…
Geleceğimi hesap edebilecek bir vasfım ve gücüm yoktu. Ne yapalım? Çocuktum işte… Herhalde çocukken birçoğumuz böyleydik…
Lise sıralarına geçince sevmeye başladım okulu. Dostlarım ve bir öğretmenim sayesinde…
Henüz yetişkin olmamama rağmen, öğretmenim bana yalnızca birkaç cümleyle hayatı öğretmişti sanki…
Tam olarak böyle hissediyordum: “Sanırım hayat böyle bir şey…”
Nerede kalmıştım? Evet, Mikail adında bir edebiyat öğretmenim vardı. Diyebilirim ki, anlattıklarıyla, edebiyat değil, edebi öğretmenim oldu.
Kendisinin bundan haberi var mı acaba? Her neyse… Kulakları çınlasın, iyi adamdır.
Yaptığı bir konuşmayı, anımsayabildiğim ve toparlayabildiğim kadarıyla sizlere aktarmak istiyorum:
Gençler, büyümek bir zorunluluktur. Unutmayın ki, hayat, sizi büyüten bir okuldur. Siz istemeseniz de bu hayat dediğimiz okulda eğitim görüp, büyümek zorundasınız. Gerçeklerin ne kadar erken farkına varırsanız, o kadar iyi. Zaman, en değerli şeydir. İnsan, sınırlı olan bu ömründe, mümkün olduğunca zamanı hızlandırmalıdır ki, esasen kim olduğunun cevabına ölmeden ulaşabilsin. Aksi halde, koca bir çınar olup göğe uzanabilecekken, yerde çürüyüp giden bir tohum olursunuz. İnsan, şaşırtacak derecede, potansiyeli çok yüksek olan bir varlıktır. Bunu sakın unutmayın.
Bundan böyle, boş zamanlarınızda geçici şeylerin, geçici heveslerin, anlık sahte mutlulukların peşinden koşmayın. Eğer böyle yapacak olursanız, zamanı hızlandırıp bir üst sınıfa geçmek yerine sınıfta kalırsınız ve omuzlarınıza koca bir yük biner. Mutsuz olursunuz. Neden? Çünkü, çevrenizdeki insanları mutsuz edersiniz. Unutmayın, yalnızca çevrenizdeki insanları mutlu edebilirseniz mutlu olabilirsiniz, zira bir insanın mutluluğu, bir diğer insanın mutluluğuna göbekten bağlıdır. Çevrenizdeki insanları mutlu ederek gerçek mutluluğu yakalayabilmeniz ve gerçek potansiyelinizi edinebilmeniz için, her gün kendinize şu soruları sorun: “Benim hayatımın anlamı ne? Zamanımı ne uğruna harcıyorum? Ben kimim?” Bu soruların cevabı, her gün farklı olabilir. Bunun bir önemi yok. Bu sorular üzerinde vakit harcadıkça göreceksiniz ki, günbegün farklı bir insana dönüşeceksiniz ve böylelikle zamanı hızlandıracaksınız.
Bununla beraber, hayat okulu, eğitim vermek için, sizlere iyisiyle ve kötüsüyle birçok olay ve tecrübe yaşatacak. Size gelen her şeyi bir ders olarak görüp, hatalarınızı tekrarlamamaya çalışarak, yolunuza devam edin. Hata yaptım diye, sakın içinizdeki çukura düşmeyin. Hata olmadan ilerleme olmaz ve yeni bir anlayış kazanamazsınız. Son olarak, çabalarınız vasıtasıyla, “Hayatımın anlamı ne?” sorusunun nihai cevabını bulmaya olan özleminizi giderek arttırın. Bu sayede, kendinizi kötü hissettiğiniz ve hayata karşı isteksiz, umutsuz olduğunuz anlarda, tüm bunların üzerinde seyredip, gerçek hayata merhaba diyebilirsiniz.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Özgün Törer
EDEBİ ÖĞRETMEN
Çocukken okula gitmeyi hiç sevmezdim. Babamın ve annemin beni zorla okula gönderdiğini anımsıyorum. Hayatın ne olduğunu bilmiyordum ki. Okumanın ve eğitim görmenin önemini kavrayamıyordum…
Geleceğimi hesap edebilecek bir vasfım ve gücüm yoktu. Ne yapalım? Çocuktum işte… Herhalde çocukken birçoğumuz böyleydik…
Lise sıralarına geçince sevmeye başladım okulu. Dostlarım ve bir öğretmenim sayesinde…
Henüz yetişkin olmamama rağmen, öğretmenim bana yalnızca birkaç cümleyle hayatı öğretmişti sanki…
Tam olarak böyle hissediyordum: “Sanırım hayat böyle bir şey…”
Nerede kalmıştım? Evet, Mikail adında bir edebiyat öğretmenim vardı. Diyebilirim ki, anlattıklarıyla, edebiyat değil, edebi öğretmenim oldu.
Kendisinin bundan haberi var mı acaba? Her neyse… Kulakları çınlasın, iyi adamdır.
Yaptığı bir konuşmayı, anımsayabildiğim ve toparlayabildiğim kadarıyla sizlere aktarmak istiyorum:
Gençler, büyümek bir zorunluluktur. Unutmayın ki, hayat, sizi büyüten bir okuldur. Siz istemeseniz de bu hayat dediğimiz okulda eğitim görüp, büyümek zorundasınız. Gerçeklerin ne kadar erken farkına varırsanız, o kadar iyi. Zaman, en değerli şeydir. İnsan, sınırlı olan bu ömründe, mümkün olduğunca zamanı hızlandırmalıdır ki, esasen kim olduğunun cevabına ölmeden ulaşabilsin. Aksi halde, koca bir çınar olup göğe uzanabilecekken, yerde çürüyüp giden bir tohum olursunuz. İnsan, şaşırtacak derecede, potansiyeli çok yüksek olan bir varlıktır. Bunu sakın unutmayın.
Bundan böyle, boş zamanlarınızda geçici şeylerin, geçici heveslerin, anlık sahte mutlulukların peşinden koşmayın. Eğer böyle yapacak olursanız, zamanı hızlandırıp bir üst sınıfa geçmek yerine sınıfta kalırsınız ve omuzlarınıza koca bir yük biner. Mutsuz olursunuz. Neden? Çünkü, çevrenizdeki insanları mutsuz edersiniz. Unutmayın, yalnızca çevrenizdeki insanları mutlu edebilirseniz mutlu olabilirsiniz, zira bir insanın mutluluğu, bir diğer insanın mutluluğuna göbekten bağlıdır. Çevrenizdeki insanları mutlu ederek gerçek mutluluğu yakalayabilmeniz ve gerçek potansiyelinizi edinebilmeniz için, her gün kendinize şu soruları sorun: “Benim hayatımın anlamı ne? Zamanımı ne uğruna harcıyorum? Ben kimim?” Bu soruların cevabı, her gün farklı olabilir. Bunun bir önemi yok. Bu sorular üzerinde vakit harcadıkça göreceksiniz ki, günbegün farklı bir insana dönüşeceksiniz ve böylelikle zamanı hızlandıracaksınız.
Bununla beraber, hayat okulu, eğitim vermek için, sizlere iyisiyle ve kötüsüyle birçok olay ve tecrübe yaşatacak. Size gelen her şeyi bir ders olarak görüp, hatalarınızı tekrarlamamaya çalışarak, yolunuza devam edin. Hata yaptım diye, sakın içinizdeki çukura düşmeyin. Hata olmadan ilerleme olmaz ve yeni bir anlayış kazanamazsınız. Son olarak, çabalarınız vasıtasıyla, “Hayatımın anlamı ne?” sorusunun nihai cevabını bulmaya olan özleminizi giderek arttırın. Bu sayede, kendinizi kötü hissettiğiniz ve hayata karşı isteksiz, umutsuz olduğunuz anlarda, tüm bunların üzerinde seyredip, gerçek hayata merhaba diyebilirsiniz.
Hayata!
Özgün Törer