Doğanın Denge Arayışı

Yazının Giriş Tarihi: 06.10.2025 17:50
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.10.2025 17:52

Doğal afetlerin meydana geliş nedeni, bir denge meselesidir. Doğa, denge ister ve dengesini korumaya meyilli olduğundan, herhangi bir parametredeki küçük bir değişiklikle bozulan dengeyi gidermeye yönelir. Bu yöneliş esnasında ortaya çıkan enerji, yıkıcı, kontrolsüz ve öldürücü olabilir. Depremlerde olduğu gibi.

Deprem, yer kabuğunda beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan enerji sonucu oluşan sismik dalgalanmalar ve bu dalgalanmaların yeryüzünü sarsması olarak tanımlanır. Yer kabuğundaki kırılmalar, ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin yayılmasına ve geçtikleri yüzeyin sarsılmasına sebep olur. Bu titreşimler ve akabinde bu sarsılmalar bazen o kadar büyük, o kadar güçlü olur ki, ortaya çıkan yıkıcı enerji, taş üstünde taş bırakmaz, bir bölgeyi saniyeler içinde bir coğrafyadan siler geçer, binlerce can toprak altında kalır. Yüz binlerce insan yaralanır, sevdiklerinin acılarıyla kavrulur, evsiz, barksız, hatırasız, kimliksiz, hayalsiz, umutsuz kalakalır. Izdırabın, artık ölçülebilir bir yanı kalmamıştır. Deyim yerindeyse, kolektif bir kaos yaşanmıştır.

Doğa, öfkeyle dengeye gelirken, bize de acıyla baş etme yollarını miras bırakır. Bu büyük kaosları, doğanın bizimle konuşma dili olarak da düşünebiliriz.

Farkında olsak da olmasak da bizler, evrensel yasalarla yönetiliyoruz. Bütün madde formları ve bütün insanlık olarak birbirimize bağlıyız. En küçük parçacıkta meydana gelen değişim ve dönüşüm, kocaman bir bütünü tetikler ve etkiler. Bir göle atılan taş misali, dalga dalga, art arda etkiler yaratır. “100’üncü Maymun” örneğinde olduğu gibi: Bilim insanlarınca, Pasifik Adaları’nda yaşayan Japon maymunları, 30 yıl süreyle gözlemlenmiştir. Maymunların beslenmeleri için, kumların içine tatlı patates bırakılmıştır. Maymunlar, patatesleri çok sevmekle birlikte, kumlarıyla yemek onlara rahatsızlık verir. Bu maymunlardan biri, patatesi suya atar, yıkar ve yer. Ardından bir diğeri, derken 100’üncü maymun da patatesleri yıkayarak yediği günün akşamında, adanın tüm maymunları ve adanın çok uzaklarındaki maymunların tamamı da patatesleri yıkayarak yerler. Bir yenilik, mesafeler gözetmeksizin zihinden zihne aktarılmış bir dönüşüm gerçekleştirir.

Bu noktadan hareketle şu ortaya çıkar ki, değişim ve dönüşümün temel dinamiği de kişinin kendisi olmalıdır. Öyle ki, en zor ve en samimi dönüşümler, bireyin kendisiyle başlayan değişim ve dönüşümlerdir. Zorluğu şu ki, insanın doğası, hep kendisi için almak üzerinedir. Kendisine dönük, ötekine sevgisiz ve egoisttir, özgecillikten uzaktır. Bu nedenle, bireyin kendisinde oluşturacağı bir dönüşüm, toplumsal bir dönüşümden daha zordur. Fakat aynı zamanda en kalıcı değişim, dönüşümün de kendisidir. Bir bireyin değişimi, kelebek etkisiyle diğer bir bireyi etkileyici iken, aynı zamanda kolektifleştiricidir. Kolektif bilinci oluşturucudur. Dolayısıyla, kolektif kaosa karşı insanın kendi kaderiyle olan ilişkisi de bir değişimdir, büyük kolektifi de değiştirir, dönüştürür.

Deprem, sadece kötü zeminlere kurulmuş, eksik malzemeli hırsımızın göstergesi yüksek binalarımızı (Babil Kulelerimizi) yıkmadı. Aynı zamanda kurulu, şatafatlı, sosyal ve psikolojik düzenlerimizi de yıktı. Tüm sosyal ve kişisel ilişkilerimiz değişti. Şu an yaralıyız, harap haldeyiz. Yarın yaralarımız sarılıp, yeniden hayatın içinde yer alacağız. Ama nasıl? Alt-üst olan hayatı aynı şekilde mi kuracağız, yoksa yeni bir hayatı mı inşa edeceğiz? Doğaya kulak verip, daha fazla acı ve ızdırap çekmemek için, onun gelişim yasalarına uygun hayatlarımızı kurgulayabilirsek, her yönden uyum ve dengeyi yakalayabiliriz.

Ülkemizde yaşanan depremde ortaya çıkan bunca acı ve ızdırap, bir uç noktadan diğer bir uç noktaya dönüştürülmeyi çoktan hak etmiştir. Şimdinin derin ızdırabı, geleceğe dair güvensizliği, yine geleceğin umuduna dönüştürebilir. Bunun için egoist doğamızı tanıyarak, sevgiyle hareket ederek ve “Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” diyerek diğer insanlarla bağ kurup, bir çözüm noktasına gelebilir, zihinden zihne aktarılışla bir dönüşüm yaşayabiliriz.

Izdırap yumuşasın, sevgi olsun, kardeşlik, dostluk, bağ olsun. Hepimize çok geçmiş olsun. Bu son olsun, bu son…

Ruken Bayram

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.