Zihnin Filtreleri: Aynı Olayı Neden Herkes Farklı Yaşar?
Yazının Giriş Tarihi: 22.12.2025 16:11
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.12.2025 16:12
Biz insanlar aynı gökyüzünü paylaştığımız halde hiçbirimiz neden aynı manzarayı göremiyoruz? Çünkü gördüğümüz şey aslında dışarısı değil, dışarının içimize bıraktığı resimdir. Her insan, zihninin görünmeyen filtrelerinden geçen bir gerçeklik yaşar; bu nedenle aynı olay, iki farklı ruhta birbirine hiç benzemeyen izler bırakır.
Her birimizin zihninde, çocukluğundan kalan notalar, ailemizin dilinden düşen cümleler, unutulmuş acıların sessizce sızlayan yerleri ve fark etmeden taşıdığımız beklentiler vardır. Bu yüzden birbirimizi değil, çoğu zaman kendi içimizdeki eski hatıraları görürüz. Birinin söylediği basit bir söz, bir başkasının iç dünyasında yıllardır dokunulmamış bir yarayı kanatabilir; bir mimik, bir sessizlik ya da bir mesafe, geçmişte bıraktığımızı sandığımız bir korkuyu yeniden canlandırabilir.
Zihnin filtresi, bir savunma mekanizması değildir yalnızca; bir formdur. İnsan, dünyanın ona ne yaptığını değil, dünyanın ona kim olduğunu hatırlattığını görür. Bu nedenle bazen bir insan bize iyi gelirken, aynı kişi bir başkasını günlerce huzursuz edebilir. Aynı iyilik, aynı söz, aynı davranış bile kişiden kişiye farklı etkiler yaratır. Çünkü biz olayı yaşamayız; zihnimizin ona verdiği anlamı yaşarız.
Dışarıdan bakıldığında “aynıymış” gibi görünen olaylar, iç dünyamızda bambaşka hikâyelere dönüşür. Çocukken duyduğumuz bir eleştiri, yetişkinlikte masum bir yorumu bir saldırı gibi yorumlamamıza neden olabilir. Birinin sessiz kalışı, kimi için huzur; kimi için terk edilme korkusunun ayak sesleri olabilir. Birinin gülüşü, kimi için yakınlıktır; kimi için güvenilmemesi gereken bir ciddiyetsizlik.
İşte bu yüzden insan ilişkileri zordur. Çünkü herkes, kendi hayatının prizmasından kırılan ışığı görür. İnsan bazen kendini anlamakta bile zorlanırken, bir başkasının iç dünyasını bütünüyle kavramayı beklemek gerçekçi değildir. Her insan, kendi farkındalığı kadar anlar karşısındakini; kendi karanlığı yüzünden göremez; kendi aydınlığı kadar gösterebilir.
Fakat zihnin bu filtreleri bir kader değildir. İnsan fark etmeye başladığında, filtre incelir; perde aralanır. Olayları kişisel bir saldırı gibi görmek yerine, kendi iç dünyasında saklı olan izleri keşfetmeye başlar. Bu yüzden bir sözün neden yaraladığını, bir davranışın neden öfke yarattığını anladığında, karşısındakini suçlamayı bırakır ve kendi ruhunun kozmik odasına girer.
Bu farkındalık, insanı karanlığa değil, özgürlüğe taşır. Çünkü zihnin filtresini gördüğünde, artık o görüntüyü gerçek sanmazsın. Olay değişmese bile, onu deneyimleme biçimin değişir. Ve o küçük değişiklik, insanın bütün hayatını dönüştürebilecek kadar güçlüdür.
Sonuç olarak, herkes aynı olayı farklı yaşar; çünkü aynı geçmişi, aynı korkuları, aynı ihtiyaçları ve aynı anlam haritalarını taşımayız. İnsan kendini tanıdıkça, zihninin filtrelerini temizledikçe, dış dünyanın ona ezici gelmediğini fark eder. Gerçek değişim, olaylarda değil, insanın onları okuma biçiminde başlar. Ve zihninin filtresini fark eden, kendi iç dünyasına ışık tutmaya başlar. Kendini bilen ise bütün sıkıntılardan özgürleşir.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Yasemin Koçak Tezel
Zihnin Filtreleri: Aynı Olayı Neden Herkes Farklı Yaşar?
Biz insanlar aynı gökyüzünü paylaştığımız halde hiçbirimiz neden aynı manzarayı göremiyoruz? Çünkü gördüğümüz şey aslında dışarısı değil, dışarının içimize bıraktığı resimdir. Her insan, zihninin görünmeyen filtrelerinden geçen bir gerçeklik yaşar; bu nedenle aynı olay, iki farklı ruhta birbirine hiç benzemeyen izler bırakır.
Her birimizin zihninde, çocukluğundan kalan notalar, ailemizin dilinden düşen cümleler, unutulmuş acıların sessizce sızlayan yerleri ve fark etmeden taşıdığımız beklentiler vardır. Bu yüzden birbirimizi değil, çoğu zaman kendi içimizdeki eski hatıraları görürüz. Birinin söylediği basit bir söz, bir başkasının iç dünyasında yıllardır dokunulmamış bir yarayı kanatabilir; bir mimik, bir sessizlik ya da bir mesafe, geçmişte bıraktığımızı sandığımız bir korkuyu yeniden canlandırabilir.
Zihnin filtresi, bir savunma mekanizması değildir yalnızca; bir formdur. İnsan, dünyanın ona ne yaptığını değil, dünyanın ona kim olduğunu hatırlattığını görür. Bu nedenle bazen bir insan bize iyi gelirken, aynı kişi bir başkasını günlerce huzursuz edebilir. Aynı iyilik, aynı söz, aynı davranış bile kişiden kişiye farklı etkiler yaratır. Çünkü biz olayı yaşamayız; zihnimizin ona verdiği anlamı yaşarız.
Dışarıdan bakıldığında “aynıymış” gibi görünen olaylar, iç dünyamızda bambaşka hikâyelere dönüşür. Çocukken duyduğumuz bir eleştiri, yetişkinlikte masum bir yorumu bir saldırı gibi yorumlamamıza neden olabilir. Birinin sessiz kalışı, kimi için huzur; kimi için terk edilme korkusunun ayak sesleri olabilir. Birinin gülüşü, kimi için yakınlıktır; kimi için güvenilmemesi gereken bir ciddiyetsizlik.
İşte bu yüzden insan ilişkileri zordur. Çünkü herkes, kendi hayatının prizmasından kırılan ışığı görür. İnsan bazen kendini anlamakta bile zorlanırken, bir başkasının iç dünyasını bütünüyle kavramayı beklemek gerçekçi değildir. Her insan, kendi farkındalığı kadar anlar karşısındakini; kendi karanlığı yüzünden göremez; kendi aydınlığı kadar gösterebilir.
Fakat zihnin bu filtreleri bir kader değildir. İnsan fark etmeye başladığında, filtre incelir; perde aralanır. Olayları kişisel bir saldırı gibi görmek yerine, kendi iç dünyasında saklı olan izleri keşfetmeye başlar. Bu yüzden bir sözün neden yaraladığını, bir davranışın neden öfke yarattığını anladığında, karşısındakini suçlamayı bırakır ve kendi ruhunun kozmik odasına girer.
Bu farkındalık, insanı karanlığa değil, özgürlüğe taşır. Çünkü zihnin filtresini gördüğünde, artık o görüntüyü gerçek sanmazsın. Olay değişmese bile, onu deneyimleme biçimin değişir. Ve o küçük değişiklik, insanın bütün hayatını dönüştürebilecek kadar güçlüdür.
Sonuç olarak, herkes aynı olayı farklı yaşar; çünkü aynı geçmişi, aynı korkuları, aynı ihtiyaçları ve aynı anlam haritalarını taşımayız. İnsan kendini tanıdıkça, zihninin filtrelerini temizledikçe, dış dünyanın ona ezici gelmediğini fark eder. Gerçek değişim, olaylarda değil, insanın onları okuma biçiminde başlar. Ve zihninin filtresini fark eden, kendi iç dünyasına ışık tutmaya başlar. Kendini bilen ise bütün sıkıntılardan özgürleşir.
Yasemin Koçak Tezel