Ne zaman içimde büyük bir kargaşa yaşasam, tüm insanlar arasında iyi bağlar kurma arzum artıyor. Çünkü, içimdeki ülke, ne zaman bir iç krizden geçse, ulusun tüm kesimlerini birleştirme arzusu doğuyor. Yine de tüm bunlara rağmen, hayat beni hayal kırıklığından hayal kırıklığına sürüklemeye devam ediyor. Peki sevgili şapşik, “Huzura ve tatmine giden yolda, eksik olduğum şey nedir?” sorusuna, nasıl bir cevabın var acep?
Sorun şu ki, doğam gereği bencilim. Sadece kendimi düşünür, kendi iyiliğim için düşünür ve başkalarını kendi zevkim için kullanırım. Yazarken bile bununla yüzleşmek zor. Ve bu nedenle, insanlar arasında karşılıklı bir bağ kurmayı ve bu hedefi teşvik etmek için organizasyonlar ve süreçler oluşturmayı düşünsem bile, sonuçta, insan doğamın üstesinden gelme gücünden yoksunum. Kalbim de, başkalarını sevmeyi, kendime olan sevginin önüne koyma gücünden yoksun. Bu nedenle, bağ kurma çabalarım, asla uzun sürmüyor.
Oysa başarmak için ihtiyacım olan şey, özel bir güç; beni, bencil doğamdan, daha gelişmiş, yüce ve tamamen yeni bir şeye, ‘başkalarına sevgi’ doğasına yükseltebilecek, bir tür mucize mekanizması.
Aslında bizler, evrimsel bir sürecin ortasındayız sanki. Son yıllarda dünya, tüm detaylarının birbirine bağlı, birbirine bağımlı ve birbiriyle ilişkili olduğu, bütünsel bir sistem haline geldi. Ama biz insanlar, kendi içimize odaklanmış durumdayız ve henüz gelişmekte olan yeni dünyaya entegre değiliz gibi hissediyorum. Neden böyle hissediyorum? Sebebi şu; dünyam, giderek birbirine bağlı hale geldikçe, egom da aynı anda büyüyor ve beni, birbirimizden uzaklaştırıyor. Böylece, insanlık ve doğa sistemi arasındaki uyumsuzluk da büyüyor. İnsan doğam değişmezse, yıkıcı bir patlamaya gelmem an meselesi gibi. İçimdeki yanardağ misali.
Beni bu korkunç kaderden kurtarabilecek ve daha güvenli ve daha keyifli, yeni bir etkileşim düzeyine yükseltebilecek, benzersiz bir mekanizma var, buna yürekten inanıyorum. Bu mekanizma, insan doğamı düzeltmek için bir metot. Genel anlamda bu metot, küçük gruplar halinde bağ kurmaya ve iletişim tekniklerini öğrenme ve uygulamaya dayanıyor gibi. Kendini gözlemlemek gibi. Kendi davranışlarımı gözlemliyorsam, ben, o davranış değilim… Duygularımı gözlemleyebiliyorsam, ben, o duygu değilim… Ve düşüncelerimi gözlemleyebiliyorsam, ben, o düşünce değilim… Oleyyy!
“Tüm doğamın temelinde, her şeyin, bağlantı, mükemmellik ve uyum içinde ilerlediği, kapsamlı bir sistem var. Sevgiyi talep eden bu yüce doğa yasasını, kesinlikle çiğneyemem. Egoist doğamı, başkalarını sevmeye doğru aştığım ölçüde, kendimle başkaları arasındaki mesafem, herkesi kendi içimde hissedebilecek duruma gelene kadar kısalır. Zihinsel ve duygusal hesaplamalarım, uyumlu bir şekilde birbirine bağlanır; zihin ve kalp, her şeyin tam ve bağlantılı hale geldiği merkezlenmiş bir çizgide birleşebilir” diyor, tüm bilgeler.
Böyle bir gelişme süreci, her birimizin, başkalarına karşı gerçek sevgiyi edinmesine yol açabilir mi? Ve o zaman, çevremi de bu hedefi desteklemek için şekillendirmeye başlayabilir miyim?
Şimdi bunları düşünmeye başladım ve buna benzer, bir sürü deli sorular var kalbimde.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Nesrin Gökpınar
İçimdeki Yanardağ
Ne zaman içimde büyük bir kargaşa yaşasam, tüm insanlar arasında iyi bağlar kurma arzum artıyor. Çünkü, içimdeki ülke, ne zaman bir iç krizden geçse, ulusun tüm kesimlerini birleştirme arzusu doğuyor. Yine de tüm bunlara rağmen, hayat beni hayal kırıklığından hayal kırıklığına sürüklemeye devam ediyor. Peki sevgili şapşik, “Huzura ve tatmine giden yolda, eksik olduğum şey nedir?” sorusuna, nasıl bir cevabın var acep?
Sorun şu ki, doğam gereği bencilim. Sadece kendimi düşünür, kendi iyiliğim için düşünür ve başkalarını kendi zevkim için kullanırım. Yazarken bile bununla yüzleşmek zor. Ve bu nedenle, insanlar arasında karşılıklı bir bağ kurmayı ve bu hedefi teşvik etmek için organizasyonlar ve süreçler oluşturmayı düşünsem bile, sonuçta, insan doğamın üstesinden gelme gücünden yoksunum. Kalbim de, başkalarını sevmeyi, kendime olan sevginin önüne koyma gücünden yoksun. Bu nedenle, bağ kurma çabalarım, asla uzun sürmüyor.
Oysa başarmak için ihtiyacım olan şey, özel bir güç; beni, bencil doğamdan, daha gelişmiş, yüce ve tamamen yeni bir şeye, ‘başkalarına sevgi’ doğasına yükseltebilecek, bir tür mucize mekanizması.
Aslında bizler, evrimsel bir sürecin ortasındayız sanki. Son yıllarda dünya, tüm detaylarının birbirine bağlı, birbirine bağımlı ve birbiriyle ilişkili olduğu, bütünsel bir sistem haline geldi. Ama biz insanlar, kendi içimize odaklanmış durumdayız ve henüz gelişmekte olan yeni dünyaya entegre değiliz gibi hissediyorum. Neden böyle hissediyorum? Sebebi şu; dünyam, giderek birbirine bağlı hale geldikçe, egom da aynı anda büyüyor ve beni, birbirimizden uzaklaştırıyor. Böylece, insanlık ve doğa sistemi arasındaki uyumsuzluk da büyüyor. İnsan doğam değişmezse, yıkıcı bir patlamaya gelmem an meselesi gibi. İçimdeki yanardağ misali.
Beni bu korkunç kaderden kurtarabilecek ve daha güvenli ve daha keyifli, yeni bir etkileşim düzeyine yükseltebilecek, benzersiz bir mekanizma var, buna yürekten inanıyorum. Bu mekanizma, insan doğamı düzeltmek için bir metot. Genel anlamda bu metot, küçük gruplar halinde bağ kurmaya ve iletişim tekniklerini öğrenme ve uygulamaya dayanıyor gibi. Kendini gözlemlemek gibi. Kendi davranışlarımı gözlemliyorsam, ben, o davranış değilim… Duygularımı gözlemleyebiliyorsam, ben, o duygu değilim… Ve düşüncelerimi gözlemleyebiliyorsam, ben, o düşünce değilim… Oleyyy!
“Tüm doğamın temelinde, her şeyin, bağlantı, mükemmellik ve uyum içinde ilerlediği, kapsamlı bir sistem var. Sevgiyi talep eden bu yüce doğa yasasını, kesinlikle çiğneyemem. Egoist doğamı, başkalarını sevmeye doğru aştığım ölçüde, kendimle başkaları arasındaki mesafem, herkesi kendi içimde hissedebilecek duruma gelene kadar kısalır. Zihinsel ve duygusal hesaplamalarım, uyumlu bir şekilde birbirine bağlanır; zihin ve kalp, her şeyin tam ve bağlantılı hale geldiği merkezlenmiş bir çizgide birleşebilir” diyor, tüm bilgeler.
Böyle bir gelişme süreci, her birimizin, başkalarına karşı gerçek sevgiyi edinmesine yol açabilir mi? Ve o zaman, çevremi de bu hedefi desteklemek için şekillendirmeye başlayabilir miyim?
Şimdi bunları düşünmeye başladım ve buna benzer, bir sürü deli sorular var kalbimde.
Peki ya siz, ne durumdasınız?
Nesrin Gökpınar